top of page

ADEM’DEN ÖNCE - JACK LONDON



YORUMLAR:


Jack London’un tarih öncesindeki insanlık hayatını günümüzdeki bir gencin rüyaları ile tasvir ederek insanlığın ilkel dönemlerini inceleyen bir roman konu ediliyor.


Yazarın ana karakteri tarafından anlatılan eserde, ana karakterin ismi bilinmiyor. Ancak, olaylar, genç bir çocuğun rüyalarında görmüş olduğu ilkel kabilelerdeki yaşamdan bahsediyor. Çocuk rüyalarında o kabilenin bir mensubu gibi onlarla birlikte avlanıp onlarla yaşamaya devam ediyor. Bu dönemde insanlığın hayatta kalmak için vermiş olduğu mücadele ve toplumsal dengelerin ne kadar güç odaklı olduğuna da değiniliyor.


O çağlarda insanlığın kas gücüne bağlı olarak hayatta kalması önemli olduğundan toplulukların liderlerinin diğer hayvan türlerinde olduğu gibi en güçlüler arasından seçildiği her defasında anlatılıyor. Bununla birlikte, insanın silahlarını geliştirerek çevresindeki diğer hayvanlar üzerinde de üstünlükler kurmaya başladığından defalarca bahsedildiği görülüyor.


Kabile veya toplumların liderlerinden birisi olan Kızıl Göz karakteri üzerinde ise, alegorik anlatımı ile yazarın ilkel atavizm toplumlarında, bir kişideki belirli gücün diğer insanlar üzerindeki anlamsız tesirinden bahsediyor. Kadınlara ve diğer kabile üyelerine haksız bir şekilde şiddet uygulasa da en güçlü olan birey olduğu için kimsenin ses çıkarmadığı Kızıl Göz’e ana karakter ve onun yakın arkadaşı bir sefer karşı geliyorlar ve onu oldukça yaralamayı başararak hayatta kalıyorlar. Ancak bu durum dahi kabilenin diğer üyeleri için herhangi bir anlam ifade etmiyor.


Romanda ayrıca Ateş Halkı olarak ifade edilen bir diğer insan kabilesi ile olan mücadeleden de bahsediliyor. Ateş Halkının kendi kabilelerinden daha gelişmiş olduğunu itiraf eden ana karakter, ok ve ateş kullanan bu topluluğun kendilerine karşı olan saldırıları neticesinde gitgide sayılarını kaybediyor. Ancak Kızıl Göz, yine kendisini kurtararak başka bir Orman Kabilesinin başı olmayı başarıyor. Çünkü o karakter, atavizmin en önemli temsilcisi olarak görülüyor.


Eserde, Kızıl Göz karakteri üzerinden hala günümüzde de geçerli olan güçlünün hukukunun uygulandığı bir dünya ile karşı karşıya olduğumuz mesajı okuyucuya hissettiriliyor. Bununla birlikte, günümüzdeki gücün zihin ve ekonomik yönlerle sağlanabilen bir güç olduğu göze çarpıyor. Ancak diğer insanlar üzerindeki baskının yine fiziksel güç ile sağlandığının aşikar olduğu görülüyor. Dolayısıyla güçlü insanlar artık doğrudan kendileri değil, insan kuvvetleri uyarınca güçsüzler üzerinde tahakküm kurmaya devam ediyor.


Bununla birlikte eserde, özellikle eşini öldüren tek hayvan cinsi olarak insanlığı göstererek bu kişilerin atavizm ile eşleştirilmesinin kadın haklarının ve onların vücut bütünlüğünün korunması sebebiyle yapılmış bir anlatım şekli olduğundan da bahsetmek gerekiyor. Ne yazık ki, beyinsel gelişimini nihayete erdiremeyen her cinste, genel olarak güçsüz olan dişilere karşı yer yer şiddet olayları görülebiliyor. Bu döngünün eskiden beri de devam ettiği eserden de açıkça anlaşılıyor.


Eserde ayrıca, evrim teorisine dayanılarak insanlığın ilk çağlardaki hallerinin sonradan hayatta kalma çabası içerisinde nasıl geliştiği ifade ediliyor. Eser sayesinde, evrimin yaratıcıyı inkar etmeden de izah edilmeye çalışılacağı görülüyor. Evrim kavramının yaratılan canlıların yaşadıkları ortamda hayatta kalmaya adapte olmaktan başka bir etkisinin olmadığı görülüyor. En başta nasıl yaratıldıklarına ilişkin ise, kesin kuramlar sunulamadığı eserden de anlaşılabiliyor.


Bununla birlikte, insanlığın gelişiminin hayatta kalarak üreme olarak yorumlaması neticesinde esasında günümüzde bahsedilen modern insan kavramının tam manasıyla karşılanamadığının da ifade edilmesi gerekiyor. Dolayısıyla, hayatta kalabilmesi için gerekli zeka ve yeteneklere sahip olan insan, asıl bütünleyici unsuru olan ahlak ve merhamet konusunda hala ilkel çağlarındaki niteliklerine sahip olarak gözüküyor.


Sonuç olarak eser, ilkel insanlarla günümüzdeki insanların bir yaşam şartı ve refah farkı dışında beyinlerindeki güç ve odak merkezlerinin çok da gelişmediğini göstermeyi başarıyor. Hayatta kalmamızı sağlayan bu içgüdülerimiz, bizim diğer hayvanlarla ortak özelliklere sahip olmamızı sağlasa da bir yandan modern insan idealine ulaşmamızı da engelleyen unsurlar olarak göze çarpıyor. Bu yönleriyle eserin geniş bir muhakeme çerçevesinde incelenmesi gerektiğinin belirtilmesi gerekiyor.


NOTLAR(*):


  1. Köyümüze davetsiz gelen her hayvanı, Kılıç Diş’i ağırladığımız gibi ağırlıyorduk. Nehre çıkan yollarımızı ve su içme yerlerimizi kendimize saklıyor, topraklarımıza izinsiz ayak basan bu hayvanlar için hayatı zindana çeviriyorduk. En azılı düşmanlarımızı bile çileden çıkarttığımız için, herkes yanımıza yaklaşmaktan çekinir olmuştu. Onlar gibi savaşçı değildik; kurnaz ve korkaktık, hepsi bu. İşte, tam da bu yüzden, ölçüsüz korkaklığımız sayesinde Genç Dünya’nın tehlikeli atmosferinde hayatta kalmayı başardık.

  2. Hiçbir şeyin neticesini düşünmeden, mantıksızca hareket ederdik. Belli bir amaç için yaşamıyorduk. Ateş Halkı bu konuda bizden üstündü. Saydığım bu eksiklerimizin hepsi onlarda mevcuttu. Gelgelelim konu duygularımız olunca, aramızdan uzun süre boyunca bir amaca bağlı olarak yaşayanlar da çıkıyordu.

  3. Düşük Kulak’la bir saniyeden fazla bakışmadık. Ödüllerimizi sıkıca tutarak ağaçlara koşmaya başladık. Nihayet bir ağacın tepesine çıktığımızda yavru köpekleri kaldırıp yeniden güldük. Ne olursa olsun, gülmeyi asla ihmal etmediğimizi artık anlamışsınızdır herhalde.

  4. Bizim dünyamızda farklı türlere acınmazdı. Düşük Kulak’a onu işaret ettikten sonra, beraber koşmaya başladık. Yaşlı adam ağaca tırmanmaya başladı ama çok ağır hareket ediyordu. Bacağından yakaladığım gibi aşağıya çektim. Sonra eğlenmemize baktık. Beyhude yere sinirlenmesi çok saçmaydı. Komik görünüyordu. Gençliğinden kalan soğuk külleri yelleyip yeniden ateş çıkarmayı, yıllar içinde sönüp giymiş olan gücünü canlandırmayı umuyordu. Yüz ifadesiyle gaddar birini andırmaya çalışırken, yüzüne hüzün çöküveriyordu.

  5. O kış Kızıl Göz en son karısını da döve döve öldürdü. Ona tam bir atavizm örneği diyorum, ama daha beteri aslında, Çünkü bizden daha ilkel hayvanların erkekleri karılarına kötü davranmıyordu. Bu nedenle, olağanüstü atacı eğilimlerine rağmen, Kızıl Göz’ün aslında insanlığın geleceğinin bir işareti olduğunu düşünüyorum. Sonuçta, erkeği kendi eşini öldüren tek hayvan insandır.

  6. İşte ilkel dünyanın kasvetli alacakaranlığında dertlerimizi bu şekilde unutuyor, deliler gibi eğlenip dans ediyor, fikir birliğine varıyor ve sevinçten kendimizden geçiyorduk. Kızıl Göz’e olan öfkemiz de sanatımız sayesinde yatışmış oldu.

  7. Derken aniden seslerini kesip hoplayıp zıplamayı bıraktılar. Korku içinde boyunlarını eğerek kaçacak delik aradılar. Sonra Kızıl Göz aralarından geçti. Herkes korkuyla kaçtı. Her biri dehşete düşmüştü. Kızıl Göz’ün onlara saldırma gibi bir niyeti yoktu çünkü onlardan biriydi. Arkasındaysa, eğri büğrü bacakları olan, elleriyle yerden destek alarak yürüyen yaşlıca bir kadın vardı. Kızıl Göz’ün son karısı olmalıydı. Tüylerle kaplı devasa bacaklarından birini bükerek oturmuş, boğumlu ayak parmaklarıyla göbeğini kaşıyor. İşte size Kızıl Göz; atavizmin en büyük temsilcisi.

DEĞERLENDİRME:


Konu: Eserde, bir gencin rüyaları vasıtasıyla insanlığın ilkel dönemleri konu ediliyor.


Üslup: Yazarın kendine özgü sade ve net anlatım biçimine bu eserde de rastlanıyor. Cümlelerin fazla uzun olmadan anlatımın yalın bir şekilde ifade edilebilmesi, olay örgüsünün de etkileyici akışı ile birleşerek yine yazarın başarılı üslubunun bir başka eserdeki devamı olarak kendini gösteriyor.


Özgünlük: Olay örgüsünün dizayn ediliş yönteminin de özgün olduğundan açıkça bahsetmek gerekiyor. Hem o çağlara okuyucusunu götürebilen yazar, hem de günümüzden bir insanın rüyalarını konu edinmesi sayesinde modern insan ile olan farkların ve benzerliklerin de gün yüzüne çıkmasını çarpıcı bir şekilde işlemeyi başarıyor.


Karakter: Romandaki karakter şemasının dönem dönem farklı yardımcı karakterlerle zenginleştirilmesi, fazlaya kaçılmadan karakter şemasının olması gereken niteliklere büründürüldüğünün bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Kısaca bahsedilen karakterlerin dahi günümüzde de görülebilen insan tiplemelerini içermesi, eserin konusu itibariyle okuyucularının dikkatini çekmeyi başarıyor.


Akıcılık: Üslup bölümünde bahsedilen unsurlar göze alındığında ve oldukça sürükleyici bir olay örgüsüne sahip olması bir araya geldiğinde, eserin okuyucusunu kendisine bağlamayı başardığını söylemek gerekiyor.


Genel: Yukarıda belirtilen kriterler uyarınca 10 üzerinden gerçekleştirilen değerlendirmede:


Konu: 8,5

Üslup: 8

Özgünlük: 8,5

Karakter: 9

Akıcılık: 8,5


puanlarını alan eserin genel ortalaması ise, 8,5 puandır. Eser almış olduğu puan uyarınca da kesinlikle okunması gereken eserlerden birisi olduğunu göstermektedir. Evrim teorisini savunarak yazılmış bir eser olmakla birlikte, insanlığın ilkel çağlardan beri hayatta kalma mücadelesini ve kendisini geliştirme ihtiyacının nereden geldiğini de göstermeyi başaran eserlerden birisi olduğunu açıkça göstermektedir.


(*) : Notlar başlığındaki bütün kısımlar:

ADEM’DEN ÖNCE

Yazar: Jack London

Yayınevi: İndigo Yayınları

Baskı: 7. Baskı – Mart 2020

kapakta kullanılan fotoğraftaki kitaptan alıntı olarak kullanılmıştır.

Comments


bottom of page