YORUMLARIM:
Stefan Zweig tarafından kaleme alınan eserde, Amerigo Vespucci’nin Amerika’yı keşfine ilişkin biyografik anlatım konu edilmiştir.
Eser, doğrudan keşif dönemine gelmeden 1000li yıllardan itibaren batının genel portresini çizerek başlamıştır. Ardından 1400lü yıllara gelindiğinde ise, Kolomb’un yapmış olduğu keşfi fark etmemesi üzerine, bu keşfi yapmadan yeni bir kıta keşfedildiğini fark eden Vespucci’nin çelişki ve çatışma dolu hikayesi işlenmeye başlanmıştır.
Dönemin kaynakları ilk başta Vespucci’yi keşfi kendisinin yaptığını ifade etmekle birlikte öne çıkarmış hatta, o kıtayı ilk keşfeden kişi olarak kendisini ifade etmişlerdir. Ancak gerçekte, Vespucci, Amerika kıtasına hiç ayak basmamıştır.
Kolomb ise, keşfettiği toprakları Hindistan sanmış ve yeni bir kıta keşfettiğini fark etmemiştir. Kaynakların hatalı tutulması ve orijinal sanılan bazı yazmaların dahi Vespucci’nin kaleminden çıkmadığı göze alındığında oldukça karmaşıklaşan bir kıta keşfi hikayesinin olduğu aşikardır.
Eserde görüleceği üzere, tarihin sürekli değişime maruz kalabileceği ve tarihi belgelerin dahi her zaman doğru kaynaklar teşkil etmediğine dikkat çekmek gerekmektedir. Bu açıdan bakıldığında Napoleon’un meşhur sözü olan “Tarih, kazananların tarihidir” sözünü akıllara getirmektedir. Her döneme göre kazananlar değiştikçe tarihi bilgilerde de bir kısım değişikliklerin görülebilmesi mümkündür.
Dolayısıyla söz konusu eser, hem tarihi bilgileri konu edinen bir biyografi hem de tarihi bilgilerin ne kadar yanıltıcı olabileceğini gösteren bir kitap mahiyetini ihtiva etmektedir.
Sonuç olarak eser, Zweig’in kalemini seven ve farklı bir yazı türünü okumak isteyenler ile biyografi kitaplarına meraklı okuyucular için kesinlikle incelenmesi gereken eserlerden birisidir.
ALINTILARIM(*):
1492. Biri Portekiz’in önüne geçmeyi başarır. İnanılmaz bir şey gerçekleşir. Colombus adında biri, yani hiç kimsenin tanımadığı biri, İspanya bayrağıyla Afrika kıyıları boyunca doğuya doğru ilerlemek yerine batıya, okyanusa yönelir ve eşi benzeri görülmemiş bir mucize sonunda Hindistan sandığı karaya ulaşır. Kolomb, derilerinin rengi göze çarpacak kadar kızıla çalan Hintliler (orayı Hindistan sandığı için oradaki insanlara da Hintliler demiştir. Günümüzde Kızılderili tabiri buradan gelmektedir ve ABD’de kullanılan yerli halkını tanımlamak üzere dilimize çevrilen Kızılderili sözcüğü, Batı dillerindeki karşılıklarının aksine, bu özelliği bire bir yansıtmaktadır.)
Vespucci, Amerika’nın keşfini tamamlayan kişidir, çünkü her keşif, her buluş sadece onu bulanla değil, daha ziyade bu keşfin etkin güçlerini tanıyanla geçerli sayılır.
Waldseemüller, dünyanın dördüncü kıtasından bahsederken orayı Americus’un toprakları ya da America olarak anılabileceğini söyler. (Latin dillerinde kıta adlarının tanım edatları dişildir. Bu nedenle Waldseemüller’in de belirttiği gibi, yeni kıtayı adlandırırken eril bir isim olan Amerigo’nun dişil karşılığı olarak America kullanılmıştır.)
Ralph Waldo Emerson gibi bilge ve temkinli bir adam bile üç yüz yıl sonra (1856) bu efsanenin etkisi altında şöyle yazacaktır: “Büyük Amerika’nın bir hırsızın adını taşımak zorunda oluşu ne garip. Sahip olduğu en yüksek denizcilik rütbesi, asla denize açılmayan bir keşif gezisinde tayfa başının yamaklığı olan Sevillalı tuzlu su taciri Amerigo Vespucci, bu yalancı dünyada Kolomb’un yerini kapmayı başarmış ve dünyanın yarısını kendi onursuz adıyla adlandırmıştır.”
Adını insanlığın en muzaffer defterinden silmek mümkün değildir artık; belki de onun dünyamızın keşif tarihi içindeki başarısını en iyi tarif eden çelişki, Kolomb’un Amerika’yı keşfetmiş ama tanıyamamış; Vespucci’nin ise orayı keşfetmediği halde bunun yeni bir kıta olduğunu anlamış olmasıdır.
Tarihten adalet bekleyen, onun vermeye yanaştığından çok daha fazlasını istemiş demektir. Tarih, ölümsüzlüğü genellikle yalın, ortalama bir insana dağıtırken en cesur ve bilge olanları, isimsiz karanlığı savurur.
DEĞERLENDİRMELERİM:
Konu: Eserde, Amerigo Vespucci’nin Amerika’yı keşfine ilişkin biyografik anlatım konu edilmiştir.
Üslup: Yazarın kendisine has net ve sade anlatımı bu eserin niteliği itibariyle bazı teknik tabirlere de yer veren bir yapıya sahiptir. Bu durum özellikle fazla miktarda Latince metnin orijinal metniyle esere eklenmesi neticesinde anlatımı durağanlaştırabilmektedir. Bununla birlikte, hikaye ve roman türlerine göre daha bilimsel bir makale şeklinde yazılsa da, yazarının yine kendi edebi dokunuşlarını da ihtiva etmektedir.
Özgünlük: Eser, niteliği itibariyle bu kategoride değerlendirilmeyecektir.
Karakter: Eser, niteliği itibariyle bu kategoride değerlendirilmeyecektir.
Akıcılık: Üslup bölümünde bahsedilen hususlar dikkate alındığında, eserin türü itibariyle sürükleyici olması pek mümkün olmasa da işlediği olaylar sebebiyle sürükleyici olması mümkün denilebilir. Ancak bu hususta üslubun daha teknik detaylara da yer vermesi neticesinde anlatımda durağanlık hissi verilmektedir.
Genel: Yukarıda belirtilen kriterler uyarınca 10 üzerinden gerçekleştirilen değerlendirmede:
Konu: 8,5
Üslup: 7,5
Akıcılık: 7
puanlarını alan eserin genel ortalaması ise, 7,7 puandır. 8 barajına yaklaşması sebebiyle kesinlikle okunması gereken hem biyografik hem de etkileyici Zweig eserlerinden olduğunun ifade edilmesi gerekmektedir.
(*) : Alıntılar başlığındaki bütün kısımlar:
AMERİGO – TARİHSEL BİR YANLIŞLIĞIN HİKAYESİ
Yazar: Stefan Zweig
Yayınevi: Can Yayınları
Baskı: 14. Baskı – Şubat 2022
kapakta kullanılan fotoğraftaki kitaptan alıntı olarak kullanılmıştır.
Comments