YORUMLAR:
Ünlü bilim insanı Stephen Hawking’in hayatını kaleme aldığı otobiyografik eserinde, yazarın çocukluğundan itibaren yaşadıkları konu ediliyor.
Bilim serüvenine başlamadan önce kısaca ailesinin geçmişine değinilen eserde, yazarın ailesinin de akademik anlamda önemli bir seviyede olduğu dikkat çekiyor. Çıkan dünya savaşları sebebiyle olumsuz şartlardan etkilense de, yazarın her zaman belirli hedeflere odaklanarak kısa süreli amaçlar doğrultusunda çalışmalar gerçekleştirdiği ve bu sayede başarısına beklediğinden daha da erken ulaştığını belirtmek gerekiyor.
Uzay ve fizik mefhumlarına da kısaca değinen yazar, bu çalışmalarına ilişkin asıl teknik kaynakları olan kitaplarına da gönderme yaparak ilgilenen okuyuculara yol gösteriyor. Hatta o kitaplara verilen isim sonrasında mevcut eserini de Benim Kısa Tarihim olarak seçmesinin nedenini okuyucunun daha iyi anlayabileceği kısım da notlar bölümünde belirtiliyor.
Genç yaşlarından itibaren ALS hastalığından muzdarip olan Hawking, 80’li yıllarda ölümün eşiğinden eşinin kararı sayesinde dönerek şimdi kendisini çok meşhur hale getiren o tekerlekli sandalyesinin de geçmişinden bahsetmeyi ihmal etmiyor.
Zamanda yolculuk konusuna da değinen yazar, bu konuyu bilimsel ve teknik verilerle kısaca izah ettikten sonra ilgili bölümün sonunda bunun gerçekleşmeyeceğini basit bir gerekçeyle okuyuculara da belirtiyor.
Mart 2018’de hayata gözlerini yuman yazarın 2013 yılında kaleme aldığı bu eser ise, yazarın özel hayatına dair merak edilen bazı konulara ışık tutuyor. Ancak eseri her ne kadar otobiyografi olsa da, mesleği uyarınca bu alandan çok uzaklaşamayan yazarın, birçok bilimsel konuya da yüzeysel olarak giriş yaptığını belirtmek gerekiyor. Bu husus özellikle diğer teknik eserlerini incelemek isteyen ve bunlara ilgi duyan okuyucular için ise, önemli bir kılavuz niteliğinde görülebilir.
Yazarın medyatik hayatına ilişkin merak edilen bazı gerçeklerin ortaya çıkarıldığı eserde, dini görüşlerine ilişkin hiçbir konuya değinmemesinin ise, çocukluğunda maruz kaldığı muhafazakar eğitimden ya da savaş dönemi tecrübelerinin etkisinden kaynaklanmış gibi gözüküyor.
Son olarak, Stephen Hawking’in hayatına ilişkin merak edilenlerin kısa ve öz şekilde anlatıldığı eser, ilgilenen okuyucular tarafından muhakkak incelenmesi gerekenler listesine alınması gerekiyor.
NOTLAR(*):
1950’lerde İngiltere’de eğitim çok hiyerarşikti. Okullar akademik ve akademik olmayan diye ayrılmakla kalmamış, akademik okullar da A,B ve V şubelerine bölünmüştü. Bu durum A şubesindekilerin işine gelirken B şubesindekilere yarar sağlamıyor, C şubesindekilerin de şevkini kırıyordu.
Defterlerim bakkal defteri gibiydi, el yazımı sökmeye çalışan öğretmenler fenalık geçirirdi. Ama sınıf arkadaşlarım bana Einstein lakabını taktıklarına göre, bende bir ışık görmüşlerdi demek ki. On iki yaşımdayken bir arkadaşım başka bir arkadaşımla, benden adam olur mu olmaz mı diye bir torba şekere iddiaya girdi. Bu iddia bir sonuca vardı mı, vardıysa da ne yönde karar verildi, bilmiyorum.
Hoyle ve Narlikar’ın, genişleyen evrenlerde Wheeler-Feynman elektrodinamiği üzerine çalışarak, zaman boyutunda simetrik yeni bir yerçekimi teorisi oluşturduklarını öğrendim. Hoyle bu teoriyi 1964’te Kraliyet Doğa Bilimleri Topluluğunun toplantısında açıkladı. Konferansa ben de katılmıştım ve soru-cevap oturumunda, sabit durum evrenindeki tüm maddenin etkisinin, kütleleri sonsuzlaştıracağını öne sürdüm. Hoyle neden böyle söylediğimi sordu, ben de “Hesapladım” dedim. Hoyle öfkeden çıldırdı. Kendi enstitüsünü kurmak istiyordu ve bütçe ayrılmazsa Amerika’ya beyin göçü kervanına katılacağı tehdidini savuruyordu. Benim planlarını sabote etmek için görevlendirildiğimi düşündü. Fakat sonunda enstitüsü kuruldu, o da beni daha sonra yanına aldı.
Geleceğimin üzerinde kara bulutlar dolaşmasına rağmen, hayattan keyif almakta olduğumu fark ettim şaşkınlıkla. Bu değişimi asıl yaratan, ALS teşhisi konduğu sıralarda tanıştığım Jane Wilde adlı bir kızla nişanlanmamdı. Bu, bana uğruna yaşanacak bir şey kazandırdı. Evlenebilmemiz için iş bulmam, iş bulmam içinse doktoramı vermem lazımdı. Böylece hayatımda ilk defa çalışmaya başladım. Ne gariptir ki, hoşuma gitti. İş demek doğru olmaz belki de. Bilim insanları ve fahişelerin zevk aldıkları şeyden para kazandıklarını söylemişti biri.
Kara delik fikri ilk olarak iki yüzyılı aşkın süre önce ortaya atılmıştı. 1783 yılında, Cambridge alimlerinden John Michael, karanlık yıldız adını verdiği gökcisimleri hakkında Kraliyet Doğa Bilimleri Topluluğunun dergisine bir yazı yazmıştı. Michael, bu şekilde çok yıldız olabileceğini öne sürüyordu. Işıkları bize ulaşmadığı için onları göremeyecek olsak da, yerçekimlerini hissedebilirdik. Şimdi bu gökcisimlerine kara delik diyoruz, çünkü tam da bu aslında: uzayda kara boşluklar.
Yerçekiminin ışığı nasıl etkilediğine dair tutarlı bir teori ancak 1915’te, Einstein’in genel izafiyet kuramıyla ortaya çıktı. Genel izafiyet, kullanan Robert Oppenheimer ve öğrencileri George Volkoff ile Hartland Snyder, kütlesi belli bir sınırdan yaklaşık olarak Güneş’in kütlesinden büyük olan bir yıldızın, nükleer yakıtını tüketmesinin ardından yerçekimine karşı kendini koruyamayacağını 1939 yılında ortaya koydular. Sonra araya savaş girdi ve Oppenheimer atım bombası üzerine çalışmaya başladı. Savaştan sonra insanlar atım fiziği ve nükleer fizikle daha çok ilgilendiklerinden, yerçekimine bağlı çöküş ve kara delikler yirmi yıl kadar rafa kalktı.
Bilgi kaybolmuyor, fakat kullanılabilir bir şekilde geri de dönmüyor. Bir ansiklopedi cildini yakmak gibi düşünün: çıkacak bütün duman ve külü toplayabilirseniz ansiklopedinin içindeki bilgi teknik olarak kayıp sayılmaz, fakat okunması çok zorlaşır. Hatta bilgi paradoksu üzerine Kip Thorne ve ben, John Preskill’le iddiaya girdik. İddiayı John kazanınca ona beysbol ansiklopedisi hediye ettim ama, sadece küllerini versem daha iyiydi.
1985’te İsviçre’deki Avrupa Nükleer Araştırmalar Kurumu’na (CERN) ziyaretim sırasında zatürreeye yakalandım. Kanton hastanesine yetiştirilip solunum cihazına bağlandım. Hastanedeki doktorlar benden umudu kestikleri için cihazın fişini çekerek hayatımı sona erdirmeyi teklif etillerse de, Jane kabul etmedi ve beni ambulans uçakla Cambridge’teki Addenbrooke Hastanesine getirdi.
Başta Equalizer programını sadece masaüstü bilgisayarda kullanıyordum. Sonra Cambridge İletişim Uyarlama Merkezinden David Mason, tekerlekli sandalyeme küçük bir bilgisayar ve konuşma cihazı yerleştirdi. Bilgisayarlarımı artık Intel üretiyor. Bu sistem sayesinde eskisinden çok daha iyi iletişim kurabiliyorum ve dakikada üç kelimeye kadar çıkarabiliyorum. Yazdıklarımı söyletebiliyor veya diske kaydedebiliyorum.
Kitabın orijinal başlığı Büyük Patlama’dan Kara Deliklere: Kısa Bir Zaman Tarihçesi olacaktı, fakat Guzzardi bunu Zamanın Kısa Tarihi olarak değiştirdi. Bu dahiyane müdahale, kitabın başarısına da katkıda bulundu mutlaka. Kitabımın yayımlanmasından bu yana pek çok kısa tarih kitabı çıktı, hatta Samanın Kısa Tarihi diye bir parodisi bile yapıldı. Taklit, övgünün en samimi şeklidir.
Gelecekte bir teori keşfedilse bile, zamanda yolculuğun mümkün olabileceğini düşünmüyorum. Olabilseydi, gelecekten gelen turist akımına uğrardık.
DEĞERLENDİRME:
Konu: Yazarı Stephen Hawking’in hayatını anlattığı otobiyografi eseridir.
Üslup: Yazarın bilim insanlarına göre oldukça yalın ve sade bir dil kullanması eserini oldukça anlaşılır hale getirmiştir. Yorumlar kısmında bahsedildiği üzere, eserin bazı kısımlarında bilimsel teoriler üzerine anlatımlar gerçekleştirilse de bahsedilen üslup yöntemi sebebiyle çoğu okuyucunun rahatlıkla anlayabileceği bir biçem kullanılmıştır.
Özgünlük: Eser, niteliği itibariyle bu kategoride değerlendirilmeyecektir.
Karakter: Eser, niteliği itibariyle bu kategoride değerlendirilmeyecektir.
Akıcılık: Üslup bölümünde belirtilen hususlar dikkate alındığında, eserin sürükleyici denmese de, okunmakta zorluk çekilmeyecek kitaplar arasında olduğunu belirtmek gerekmektedir.
Genel: Yukarıda belirtilen kriterler uyarınca 10 üzerinden gerçekleştirilen değerlendirmede:
Konu: 8
Üslup: 8,5
Akıcılık: 7
puanlarını alan eserin genel ortalaması ise, 7,8 puandır. Eser, otobiyografi niteliğinde olup birçok okuyucu tarafından ilgi görmeyen bir alanda olsa da, herkesin bir solukta okuyabileceği uzunlukta ve önemli mesajlar elde edebileceği bir eser olarak okunması gerekenler listenizde yer alması gereken kitaplardandır.
(*) : Notlar başlığındaki bütün kısımlar:
BENİM KISA TARİHİM
Yayınevi: Doğan Kitap Yayınları
Baskı: 4. Baskı – Aralık 2015
kapakta kullanılan fotoğraftaki kitaptan alıntı olarak kullanılmıştır.
Opmerkingen