YORUMLAR:
Jack London tarafından kaleme alınmış olan eserde, Dragomiloff (Bundan sonra kısaca Drago şeklinde anılacaktır.) isimli ana karakterin kurmuş olduğu cinayet şirketinin Hall isimli diğer ana karakter tarafından tasfiye amacıyla Drago’nun kendisini öldürmesi için para karşılığında tutulması ile meydana gelen olaylar konu edilmiştir.
Hall, Drago’nun farkında olmadan kızı Grunya ile görüşmekte olup kızının bu şirketin yönetiminde babası olmadığından ondan kurtulma planından önceden haberdar olduğu görülmüştür. Drago ile buluşmaya giden ve ona kendisini öldürmesi için geçerli sebepler sunan Hall, Drago’yu bu konuda ikna etmeyi başarmıştır. Şirketin katilleri de, Drago’nun öldürülmesi için ilk başta bu plandan vazgeçse de, Drago bu durumun işlerindeki etik ilkeleri hiçbir şekilde etkilememesi gerektiğini göstermek için içlerinden birisini öldürmeyi göze alarak operasyonların başlamasına sebep olmuştur.
Olaylar sırasında hem felsefi olarak hem de aksiyon olarak oldukça zengin içeriklere sahip olan eserde, bir yıllık zamanaşımı süresinde Drago’yu öldürme yolunda can veren şirket çalışanlarından yalnızca bir tanesi hayatta kalmış o da Drago’nun peşini bırakmıştır. Ancak Drago, bu durumda şirketinin başarısız olacağını düşündüğü için kendi hayatına son vermeyi tercih etmiştir.
Eserde, ciddi manada felsefi tartışmaların yoğunluğu görülmekle birlikte bu sahneler olay örgüsünün içerisine o kadar iyi bir şekilde yedirilmiştir ki, okuyucunun daha da ilgisini çeken diyaloglara sebep olmayı başarmıştır. Çünkü eserde savunulan en önemli hususlardan birisi de, felsefinin teoride kaldıktan sonra beyhude olduğudur. Okuyucusuna da bu teorik düşüncelerin tatbikatlı şekilde insanlar için en önemli meselelerden olan ölüm konusunda bile istisnasız bir şekilde kaideleri uygun şekilde uygulandığı gösterilmiştir.
Bahsedilen hususların adeta bir film senaryosu gibi işlendiği eserde, okuyucu için bir yandan felsefi tartışmaları derinlemesine düşünmesi diğer taraftan da olay akışının ne şekilde cereyan edebileceğine dair oldukça başarılı bir üslup ve konu terkibinin yapıldığı görülmektedir.
İnsanlığın genel etik değerlerine de değinilerek deli, akıllı gibi mefhumların derinlemesine incelendiği eserde, gerçek akıllıların etik değerlerine ve doğruluğunu kabul ettiği düşüncelerinin gereğini yerine ne pahasına olursa olsun getiren insanlar olduğu ifade edilmiştir. Bu yönüyle eser Jack London’un kendisine özgü anlatımını ve düşünce yapısını okuyucularına tüm etkileyiciliği ile sirayet ettirmeyi başarmıştır.
Sonuç olarak eser, felsefi tartışmalara ve sürükleyici aksiyon romanlarına düşkün olan iki farklı kategorideki okuyucuyu birleştirmeyi başaran nadir romanlardan birisi olarak okunup üzerinde uzunca düşünülmeyi hak ettiğini açıkça göstermektedir.
NOTLAR(*):
Cesur, zeki ve makul birini belirlediğimizde teste tabi tutulur. Ha bu arada, bu güçlü karakterleri seçme işini yine üyelerimiz yapar. Benim denk gelebileceğimden çok daha sağlıklı bir şekilde, türlü adamla orada burada dirsek teması halindedirler. Fedakarlığının ve sadakatinin teminatı olarak hayatını ortaya koyar. İlk yapılan, adaya maddi karşılığı olmayan önemsiz bir cinayet işi vermek olur. Aday, ilk cinayetini işlerken her adımını takip ederiz ve onu ülkenin herhangi bir mahkemesinde mahkum etmeye yetecek yeterli kanıt toplanmış olur. Bu kanıtlar tamamen örgüt dışı kişilerin tanıklıklarına dayandırılır.
Doğrunun üzerine inşa edilmemiş hiçbir şey var olamaz.
Bir toplum ancak kendi kurtuluşu için çözüm üretebildiği zaman o toplumda evrimden söz edilebilir.
Şirketin işlediği cinayetler her ne kadar kurbanların işlediği suçlarla meşrulaştırılmış olsa da, siz bunu bir cezalandırma olarak görmemiştiniz. Kurbanlarınızı kökü kazındığı takdirde toplumun rahatlayacağı hastalıklar olarak görüyordunuz. Bu yüzden suç hastalığın doğasının yerini alan toplumsal bir anomalidir. Hastalıktır. Suçlu, kabahat işleyen kişi hasta biridir ve buna göre ele alınmalıdır, ancak bu şekilde tedavi edilebilir. Gelelim size ve benim meramıma. Cinayet Şirketi’niz topluma zararlıydı. Ona inanıyordunuz. Bu yüzden de hastaydınız. Suikasta inancınız hastalanmanıza sebep oldu. Fakat artık inancınızı yitirdiniz. Tedavi oldunuz.
Bütün ahlakçılara deli gözüyle bakılır. Daha doğrusu, yaşadıkları dönemin ayaktakımı onlara bu yakıştırmayı yapmıştır. Hiçbir ahlakçı ayıplanmayı hak etmiyor, onlar inançlarına ters düşecek şekilde hareket edemez. Gerçek ahlakçılar çarmıha gerilmekten, bedel ödemekten gocunmadılar. Öğretilerini güçlü kılabilmenin tek yolu buydu. İnanç! İşte bu kadar! Ve kendilerinden bekleneni de yaptılar. Doğru olduğunu düşündükleri fikirlere inançla bağlı kaldılar. Bir insanın hayatı, bir düşüncenin yaşayan gerçekliği yanında nedir ki? İbret olmayacak ahlaki bir öğreti beyhudedir.
Güzellik dayanılmaz bir zorunluluktur. Güzellik mutlak olandır. İnsan yaşamı, hatta hayatın kendisi daima güzelliğe meyilli olmuştur. Güzellik yaşama meyilli değildir. İnsan henüz yokken bile, evrende güzellik vardı. İnsan yok olup gittiğinde de güzellik burada olmaya devam edecek.
Fazla düşünmek kaosa sebep oluyor, etiğin kafayı yemiş hali.
Lucoville “Öldürmeye karşı duyulan bu korku neden? Ölüm hiçbir şeydir. Ondan sadece hayvanlar, bataklığa saplanmış yaratıklar korkar. Sayın hanımefendi, biz ölümün ötesindeyiz. Bizler iyi ve kötüyü bilen saygın ve akıllı kimseleriz. Bizim için öldürülmek, öldürmekten daha zor değil.
Starkington “Sivrisinek ezmemiş biri var mı?” diye bağırdı. Etle, kanla semirmiş elinin tek bir darbesiyle bu önsezileri güçlü, göz kamaştırıcı uçan düzeneği mahvetmemiş olanımız var mı? Eğer ölümde trajedi var diyorsanız, sivrisineği, yamyassı olmuş bir sineği, hani kanat çırpan neşeli peri mucizelerini bir düşünün.
Burada düşünce ve doğruluk hüküm sürer. Akılcılığın ve kontrolün doruk noktasının bu olduğunu düşünüyorum. Kontrol insanı düşük hayvanlardan ayırır. Bu sahneye tanıklık et. Orada beni öldürmeye niyetli 7 kişi var. Onlara karşı aynı niyetle burada dikiliyorum. Buna rağmen ağızdan çıkan söz mucize kabilinden, ateşkeste karar kıldık. Güveniyoruz. Yüksek ahlakın bağlayıcılığı üzerine güzel bir örnek.
“Hükümdar-düşünürler” diye mırıldandı çaresizce Hall. “Akıl hastaneleri onlarla dolu,” diye kızgın kızgın söylendi Grunya. “Mantık!” dedi Hall dudak bükerek. Grunya devam etti, “Ben de bir kitap yazacağım. Adı da Deliliğin Mantığı ya da Düşünürler Neden Delirir olacak.”
Kaza diye bir şey yoktur. Kendi hayatımızı kontrol edemiyorsak, hiçbir şeyi kontrol edemeyiz.
İnsanı mekanik çözümler aramaya iten sorunlara akılcı çözümler bulmadaki zihinsel yetersizliğidir.
Starkington “Duygusalların kaderi sadece tahmin edilebilir olmakla kalmaz, çoğu zaman başlarına geleni hak etmiş olurlar.”
Dragomiloff “Gerçi düşünen biri mantık kurma yeteneğine layık olabilmek istiyorsa, tüm inançları değişime yatkın olmalıdır.”
“Delilik mi?” Dragomiloff omuzlarını silkti. “Bana bunun ne anlama geldiğini açıkla. Aklı başında olmak ne anlama geliyor? Yaptıklarıyla masum insanların ölmesine, hatta bazen binlercesinin ölümüne neden olan kişilerin hayatta kalmalarına göz yummak mı?”
Başarısızlıklar hesaplanabilir, şirket kendine has bir güçler ayrılığı sistemine dayanır. Başarısızlıklar bu güçler ayrılığının ne kadar doğru işlediğinin sağlamasını yapar.
Aslında hayatın ta kendisi bir maceradır fakat yaşamamızı tehdit eden bir durumla karşılaşana dek kıymetini anlamayız.
Hayatımın zaman aşımının dolması sayesinde kurtulmasını istediğimden pek emin değilim. Zaman insanın efendisi olmalıdır, kölesi değil. Yani zaman, çarkları yıldızlar tarafından kurulan, akrep ve yelkovanı sonsuzluk tarafından idare edilen kusursuz yegane makinedir. Nitekim ben de kusursuz bir makine yaratmıştım, şirket. Ancak bu kusursuzluğun teminatı gene kendisi olmalı. Kendi eksiklerinden, daha büyük başka bir makinanın amansız işleyişi sayesinde kurtulmaması gerekir.
Hepimizin içinde hayatta kalmak için mücadele eden bir içgüdü var. Fakat hepimizin içinde saklı bir de, kendini haklı çıkarmak için sayısız bahane üreten ölüm arzusu var.
Her insan ömrü boyunca ikisi de olur. Kovalamaca hiç bitmez; av mı, yoksa avcı mı olacağını bir tek avın unsurlarını kontrol edip etmediğin belirler.
Drago “Öldürülmelerini isteyen sen değil miydin? Cinayet Şirketi’nin kökünün kazınmasını istemiştin.” Hall “Ben tasfiye edilmelerini istedim! Eylemlerine bir son versinler istemiştim!” Drago “Kimse düşünceleri tasfiye edemez. İnançlar.”
Öldürmenin en berbat tarafı kurbanların niceliğinde değil, niteliğindedir.
Büyük şehirlerimizin parklarında, meydanlarında, sokaklarında bir yürüyüşe çıkın. Herhangi bir Aristoteles heykeli bulabilir misiniz? Ya da Paine? Veya Spinoza? Hayır, bu alanlar, insanın varoluşundan beri bir ellerinde kılı., bizi fetih ve katliamlara sürüklemiş yarı tanrılara adanmıştır. İspanya ile yaşanan son savaşın ardından mutlaka orada burada boş kalmış üç beş meydanı daha doldururlar. Kanlı ellerini kaldırıp selam veren atlı kahramanları bronz abidelerde yaşatıp insan aklına yönelik vahşi zaferi kutlayacaklar.
DEĞERLENDİRME:
Konu: Eserde, Dragomiloff isimli ana karakterin kurmuş olduğu cinayet şirketinin Hall isimli diğer ana karakter tarafından tasfiye edilmesi için Drago’nun kendisini öldürmesi amacıyla para karşılığında tutulması neticesinde meydana gelen olaylar konu edilmiştir.
Üslup: Yazarın kendine has yalın ancak bir o kadar da net mesajlar ihtiva etmeyi başaran özgün üslubu, bu eserde de kendisini açıkça hissettirmektedir. Hem felsefi tartışmaları derinlemesine bir şekilde işleyen hem de okuyucusunu bu tartışmaların içinde boğmadan olay örgüsünü sürekli canlı tutabilen yazar, çağının ve gelmiş geçmiş en iyi yazarlar arasında gösterilmesinin sebeplerini net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Özgünlük: Konusu yönüyle kesinlikle özgün eserler klasmanında değerlendirilmesi gereken eserin, aynı zamanda üslubu yönünden de bu kategoride olduğunun özellikle belirtilmesi gerekmektedir.
Karakter: Eserdeki karakter şeması, roman türüne göre olması gerektiği niceliğe sahiptir. Verilmek istenen mesajların iletilmesinde özellikle iki ana karakter olan Hall ve Drago kullanılmış olsa da, notlar bölümünde görüleceği üzere, birçok felsefi tartışmayı bünyesinde barındırması, yardımcı ve yan karakterlerin dahi bu hususta rol üstlenebilmelerinin okuyucu için garip sayılmayacağı eserlerden birisi olarak addedilmelidir.
Akıcılık: Üslup bölümünde de bahsedildiği üzere eser, ilk sayfasından son sayfasına kadar gerek verdiği mesajlar gerek de olay örgüsünün sürükleyiciliği ile okuyucularını kitap süresince devam eden farklı bir dünyaya götürüp getirme potansiyelini barındıracak seviyede akıcı bir eser olarak telakki edilmelidir.
Genel: Yukarıda belirtilen kriterler uyarınca 10 üzerinden gerçekleştirilen değerlendirmede:
Konu: 9
Üslup: 9,5
Özgünlük: 9
Karakter: 8,5
Akıcılık: 8,5
puanlarını alan eserin genel ortalaması ise, 8,9 puandır. Görüleceği üzere eser, Jack London’un en ünlü kitabı olmasa da kesinlikle en iyi romanlarından birisi olarak değerlendirilmeyi hak etmektedir. Bu yönüyle de kesinlikle incelenmesi ve okunması gereken eserlerden birisi olduğu aşikardır.
(*) : Notlar başlığındaki bütün kısımlar:
CİNAYET ŞİRKETİ
Yazar: Jack London
Yayınevi: Alfa Yayınları
Baskı: 3. Baskı – Aralık 2020
kapakta kullanılan fotoğraftaki kitaptan alıntı olarak kullanılmıştır.
Comments