top of page

DOĞU’NUN LİMANLARI - AMIN MAALOUF

 


Amin Maalouf
Doğu'nun Limanları

YORUMLARIM:

 

Amin Maalouf’un kaleme aldığı eserde, İsyan isimli ana karakterin hayat hikayesi ve başından geçen tarihi ve trajik olaylar kurgusal bir yöntemle konu edilmiştir.

 

Eserde ilk bakışta iki adet ana karakter gözükse de, anlatıcı rolündeki ana karakterin ne adından ne de hayatından bahsedilmektedir. Eserde asıl bahsedilen husus, İsyan isimli ana karakterin çocukluğundan beri yaşadığı trajik olaylar silsilesidir. Birinci Dünya Savaşı arifesinde çocuk yaşta olan İsyan, Adana’da ailesiyle ikamet etmekteyken oradan kaçmak zorunda kalmış ve Fransa’ya yerleşmiştir. İlköğretim ve lise eğitimlerini burada tamamlamıştır. Ardından babasının onun ve diğer iki çocuğu üzerindeki emeli olan bir devrimci olması hususunda kendisini bir anda o hayatın içinde bulmuştur.

 

İkinci Dünya Savaşı’nın patlak verdiği dönemlerde Bertrand takma isimli bir kişi ile tanışarak devrimcilerin ekibine girmiş ve Nazi Almanya’sının yıkılması için İngiltere safında yer alan ekibin içinde aktif görevler almıştır. Bu ekibin içinde tanıştığı Clara isimli bir kızla ise, savaş esnasında evlenmiş ve sonrasında memleketi Lübnan’a dönmüştür. Ancak 1948 yılında İsrail ile Arap dünyasının savaşa başlaması sebebiyle eşi tam doğum arifesinde iken, babasının hastalığı sebebiyle kısa süreliğine eşine haber vermeden evden ayrılan İsyan, bu tarihten sonra yaşadığı hadiseler sebebiyle eşini ve çocuğunu çok uzun süre görememiştir.

 

İlk aşamada, tam babasının evinden ayrılmaya kararlı iken, kardeşi Salim’in babasının bütün malvarlığı üzerinde vasi olarak tayin edilmesi sebebiyle kendisini bilinçli olarak akıl hastanesine sokması sebebiyle hayatının çok uzun yıllarını orada geçirmek zorunda kalmıştır. Bu süreçte kızı Nadya büyümüş ve devrim sonrasında elçilik görevine kadar yükselen Bertrand ile görüşürken babasının akıl hastanesinde kötü durumda olduğunu kendisinden öğrenmiştir. Bunun üzerine babasını bir kez akıl hastanesinde görme şansına sahip olsa da, sonrasında Bertrand’dan istediği desteği bulamadığı için babasının orada kalmasına göz yummak zorunda olan Nadya, en sonunda ABD’ye taşınmıştır.

 

İsyan’ın abisi Salim ise, küçüklükten bu yana babasıyla tartışma içinde yaşadığı ve ağabeyinin kendisine göre birinci tercih olduğunu bilmesi sebebiyle İsyan’dan kurtulmuş ve İkinci Dünya Savaşı sırasında kaçakçılık işlerinden kazandığı büyük paralar vesilesiyle devlet görevlerinde de üst düzey mevkilere ulaşmıştır. Bertrand’ı İsyan’ın kaldığı hastaneye götürmüş ve ona sürekli ilaç verildiği için Bertrand’ı, İsyan’ın akıl sağlığının yerinde olmadığına ikna etmeyi başarmıştır.

 

Bir süre sonra yine Orta Doğu’da ve Lübnan’da çıkan bir isyan neticesinde akıl hastanesinden kaçma fırsatı bulan İsyan ise, o saatten sonra ilk olarak Clara’nın adres bilgisine ulaşmış ve onunla buluşmak için bir mektup yazmıştır. İşte eserin başlangıcı olan kısımdaki ana karakter ile de, bu bekleme aşamasındaki 11 gün içinde sohbet etmiş ve görüşme günü eşini görüp onunla hasret gidermiştir. Eserin sonu ise, bu şekilde neticelendirilmiştir.

 

Eser, tarihsel bir kurguyla kaleme alınan bir dönem romanı olarak telakki edilebilir. İçermiş olduğu tarihsel ve toplumsal olayların yanında hem şark hem de gark toplumunun kültürel yapısını, hayat felsefelerini mukayeseli olarak gösterebilen bir klasik olarak adlandırılabilir. Yazarın da aslen Lübnan kökenli bir Fransız vatandaşı olmasının bu hususta faydası fazla olsa da, eserin özellikle başında belirtilen Ermeni ve Türkler arasındaki ayrışma ve çatışma ortamının dile getirilerek Fransızların ve Avrupa’nın sinsi Ermeni soykırımı iddialarını okuyucu üzerinde de bir tesir bırakma gayesinde olduğu aşikardır. Bu yönüyle, ne yazık ki, kendi köklerinden ve toplumundan uzaklaştırılmış kalemi doğulu ancak zihni batılı bir yazarın eseri olarak değerlendirilebilir bir kitap ile karşı karşıya olduğumuzun ifade edilmesi gerekmektedir.

 

Belirtilen hususlar dışında, doğu ve batı kültürünün özellikle dini yönlerden hangi konularda hassasiyetler barındırdığını, orta doğu ile batının son 100 yılda başından geçen hadiselere nasıl farklı yönlerden yaklaşarak değerlendirme yapıldığının müşahede edilmesi açısından önemli bir eser olduğunu belirtmek gerekmektedir.

 

Sonuç olarak eser, tarihi romanlara meraklı okuyucular için kesinlikle incelenmesi gereken ancak içerdiği bilgilerin her tarihi romanda olduğu gibi katıksız gerçek olarak kabul edilmeden araştırılmasını gerektiren kitaplardan birisidir.

 

ALINTILARIM(*):

 

  1. Nubar “Gerçek üsttalar, insana farklı gerçeklikleri öğretenlerdir.” derdi. 

  2. Babam, despot aydın dedikleri şeyin canlı örneğiydi. Aydındı, çünkü bizim özgür insanlara layık bir eğitim görmemizi istiyordu. Aydındı, çünkü oğullarına verdiği eğitimi kızından esirgememişti. Ayrıca çağdaş bilim ve sanatlara olan tutkusuyla da aydındı. Ama despottu. Düşüncelerini ifade etme şekliyle, yüksek sesle, açık, keskin konuşmasıyla despottu öncelikle. En çok da bizden, geleceğimizden bekledikleriyle despottu; kendindeki hırsın yüceliğinden zerre kadar kuşku duymadığından, çocuklarının buna uymaya isteği ya da yeteneği olmadığını merak etmiyordu bile.

  3. Dili işleyenin eli işlemez. Bu zor günlerde on düşünüp bir söylemek, kiminle konuşacağımızı bilmek, her an ne istediğimizi, nereye gittiğimizi hesaplamak gerek.

  4. Aşk ilk günkü gibi kalabilir, heyecan da öyle. Aylar da geçse, yıllar da geçse. Hayat, insana bıkkınlık verecek kadar uzun değildir.

  5. Para pulla belli bir saygınlık edinmişti (İsyan’ın, kardeşi Salim’den bahsederken yaptığı tarif); saygınlık satılık bir kadın gibidir, umarım bundan şüpheniz yoktur…

  6. Lobo “Hayat seni istediği kadar ürkütsün, canını yaksın, en yakınların çirkin maskeler taksınlar… Hayat bu, de kendi kendine, ikinci kez çağrılmayacağım bir oyun, bir zevkler ve acılar oyunu, bir inançlar ve aldatmalar oyunu, bir maskeler oyunu, bir aktör ve bir gözlemci olarak sonuna kadar oyna, gözlemcilik daha iyidir, ne zaman istersen bırakabilirsin.”

  7. Lobo beni kendince teselli etti: “Başına gelene şaşırmayasın İsyan. Şunu kafana sok, kardeşin senin asla erişemeyeceğin bir üstünlüğe sahip.” “Neymiş o?” diye sordum. “O, eski bir direnişçinin kardeşi; sen ise alt tarafı eski bir kaçakçının ağabeyisin.”

  8. Babası olarak ben en azından kağıt üzerinde Müslüman’ım; annesi de teorik olarak Yahudi. Bizde din, babadan geçer; Yahudilerde ise anneden. Dolayısıyla Nadya, Müslümanların gözünde Müslüman, Yahudilerin gözünde Yahudi’ydi; kendi gözünde ise ikisinden birinde karar kılabilir ya da hiçbirini seçmeyebilirdi; o ise ikisini birden taşımaya karar vermişti.

  9. Gelmemenin bir vakti yoktur. İnsan coşkuyla beklerken ne kadar zaman geçerse, o büyük günün yaklaştığına o kadar inanır.

 

DEĞERLENDİRME:

 

Konu: Eserde, İsyan isimli ana karakterin Birinci Dünya Savaşı ve İkinci Dünya Savaşı dönemlerine denk gelen hayat hikayesi  vasıtasıyla başından geçen tarihi ve trajik olaylar konu edilmiştir.

 

Üslup: Yazarın birçok eserinde okuyucusunu etkilemeyi başaran sade ancak bir o kadar da etkili üslubunun bu eserin de modern klasikler arasında gösterilmesine neden olduğunu açıkça hissettirdiğinin ifade edilmesi gerekmektedir. Olay örgüsünün sade ve sıralı bir şekilde okuyucuyu içine çekerek işlemesi, eseri içerdiği mesajlar ile birlikte bir bütün haline getirmiştir.

 

Özgünlük: Eser, işlemiş olduğu konu ve türü itibariyle özgün kitaplardan değildir. Ancak, birçok tarihi romanda olduğu gibi özgünlük unsurunun hedeflenmediği, okuyucusu tarafından da rahatça idrak edilebilecektir.

 

Karakter: Eserdeki karakter şeması, roman türünün niteliği ve olay örgüsü dikkate alındığında ne fazla ne de eksiktir. Dostoyevski ve bazı Rus yazarların yaptığı gibi kalabalık bir karakter şeması yerine romana etki etmesi gereken anlarda ortaya çıkan  ve sonrasında gerekli olmadıkça adı geçmeyen yeterli sayıda karakter sayısının teşkili sağlanmıştır. Bununla birlikte yazar, vermek istediği mesaj ve kültürel farklılıkları karakterler vasıtasıyla çok daha etkili ve somut bir biçimde iletmeyi başarmıştır.

 

Akıcılık: Üslup bölümünde ifade edilen hususlar dikkate alındığında eserin, kesinlikle akıcı bir roman olduğunun ifade edilmesi gerekmektedir. Tarihi bir macera ve aşk romanı olarak ise sürükleyicilik unsurunu kimi zaman sağlamıştır. Kimi zaman ise, türüne göre biraz daha durağanlaşarak akıcı anlatımı ile okuyucuya vermek istediği mesajları vermek için felsefi bir anlatım biçiminden faydalanmıştır.

 

Genel: Yukarıda belirtilen kriterler uyarınca 10 üzerinden gerçekleştirilen değerlendirmede:

 

Konu: 8,5

Üslup: 9

Özgünlük: 5

Karakter: 8,5

Akıcılık: 7,5

 

puanlarını alan eserin genel ortalaması ise, 7.7 puandır. Eserin, 7 barajını fazlasıyla geçmesi ve özgünlük unsuru söylenildiği gibi çok dikkate alınmadığında 8 barajını dahi fazlasıyla zorlayacak kitaplardan olması dikkate alındığında, kesinlikle okunması gereken modern klasiklerden birisi olduğunun ifade edilmesi gerekmektedir.

 

(*) : Alıntılar başlığındaki bütün kısımlar:

DOĞU’NUN LİMANLARI

Yazar: Amin Maalouf

Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları

Baskı: 80. Baskı - Temmuz 2022

kapakta kullanılan fotoğraftaki kitaptan alıntı olarak kullanılmıştır.

Σχόλια


bottom of page