06.12.2022
PORTEKİZ
Dünyanın en büyük futbol şöleninin son 16 elemelerinin son maçına gelinen bugün, turnuvanın sona ermesine neredeyse iki hafta gibi bir süre kaldı. Son 16 elemelerinin son karşılaşması olan Portekiz-İsviçre maçında, elemelerdeki Brezilya ne kadar kendisini öne çıkarıp galibiyeti rölantide oynadığı 65 dk ile elde ettiyse Portekiz de tam tersi “elimizden geleni yaptığımızda şampiyonluğun en büyük adaylarından birisiyiz” mesajını vermeyi başardı.
Ronaldo, maçın son 15 dksinde oyuna alınmasına karşın, taraftarlarca güçlü bir destek ile karşılandı. Ancak, ilk on bire girememesi ilk bakışta ne kadar dikkat çektiyse de, maçın getirdiği skor onun yedek kulübesinde olması durumunu geri plana düşürmeyi başarmış gözüküyor. Hatta kendisinin yerine oynatılan Gomez’in hat trick ile oyundan çıkması da kaderin cilvesi olarak gösterilebilecek hadiselerden birisi gibi göze çarpıyor.
Bazı usta yorumcuların da söylediği gibi belki de Ronaldo’suz Portekiz’in daha büyük bir favori olarak algılanmasına bile sebep olabilecek bir karşılaşmayı geride bırakmış olabiliriz. Maç öncesinde Portekizli taraftarlar arasında yapılan bir ankette de kendisinin ilk on birde başlamaması gerektiğine dair konsensusu da tasdikleyen bir skor olduğunu belirtmek gerekiyor. Düşünsenize, dünyanın en çok gol atan oyuncusu kendi milli takımında artık zayıf halka olarak görülmeye başlanıyor… İsim ve yapılanlar ne kadar büyük olursa olsun, her insanın kendi dönemi ve vazgeçilmez olduğu zamanlar olabilse de, aynı şekilde ne yaparsa yapsın mevcut durumdaki yetersizliklerinin yaptıklarının önüne geçerek kendisini engellediği dönemler söz konusu olabiliyor.
ARJANTİN
Turnuvanın bir diğer gönül favorilerinden Arjantin’de ise, işler beklenildiği kadar iyi gitmese de takım bir şekilde çeyrek finali görmeyi başardı. En başta da düşündüğüm gibi Suudi Arabistan mağlubiyeti esasında takımı kendisine getirme konusunda büyük bir tetikleyici unsuru rolü üstlenmiş oldu.
Son 16’da Avustralya gibi oldukça zayıf bir rakiple karşılaştıkları için ne kadar şanslı olsalar da Arjantin’in gerçekten kupayı alıp alamayacağı bence çeyrek finalde Hollanda karşısında daha açık belli olacak. Hem bulundukları grup hem de son 16 rakipleri şu ana kadar oldukça güzel eşleşmelerdi diyebiliriz. Ancak Hollanda gerçek bir kupa adayının ,kadrosu da göz önüne alındığında, fazla zorlanmadan geçmesi gereken güçlü bir rakip olarak değerlendirilebilir. İşte burada Arjantin’in ne kadar favori olduğunun da ortaya çıkmasının işten bile olmayacağı birçok futbol sevdalısının malumudur diye düşünüyorum.
Bu zamana kadar izlediğimiz Arjantin’e bakacak olursak, sanki Messi bile 2014’te kaybedilen o finalden sonra bu turnuvada işinin daha zor olduğunun farkında gibi gözüküyor. Takımı ilk maç hariç diğer karşılaşmaları kazansa da, Messi’nin artık tek başına ülkesini sırtlaması 5 sene önceki kadar kolay değil. Her ne kadar tüm zamanların en iyisi olarak nitelesem de maalesef Ronaldo’nun içine düştüğü duruma sebep olan yıllar, Messi’nin de aleyhinde işlemeye başlamış gibi gözüküyor. Eskiden çok rahat gerçekleştirdiği hamleleri şu anda kendisinin de pek anlayamadığı şekilde o kadar rahat yapamıyor gibi gözüküyor. Buna rağmen 35 yaşında ülkesini sırtlama konusunda en güçlü oyuncu olmayı başarabilmesi ise, neden dünyanın gelmiş geçmiş en iyisi olduğunun da bir delili olarak değerlendirilebilir. Ancak asıl önemli olanın çeyrek finalden sonrası olduğunu da belirterek sadece Messi’nin tek başına yetemeyeceği durumlarda takım arkadaşlarının neler yapabileceğinin daha önemli olduğunu da kabul etmek gerekiyor.
FRANSA
Eksikleri olmasa birçoğumuz tarafından son dünya kupasında olduğu gibi bu turnuvanın da en büyük iki favorisinden birisi denilebilecek takım olan Fransa ise, grubundaki ilk iki maçı çok zorlanmadan ve rahat bir hava ile kazanmayı yine başardı. Son maçında ise, Tunus maçı her ne kadar onlar için bir formalite maçı gibi olsa da, bazı eksiklerini göz önüne çıkarması açısından önemli oldu. Son 16’da ise, yine kendilerin kadro olarak da oyun olarak da eksik olan ve gruptan çıkmaları konusunda en büyük hayal kırıklıklarından birisini yaşatan Polonya’yı tahmin edildiği gibi oldukça rahat bir oyunla aşmayı başardılar.
Bundan sonraki eşleşmeleri ise, bence turnuvanın her ne kadar açık favorilerinden olsa da, kimsenin ihtimal vermediği İngiltere. İşte eksiklerinin yokluğunu en fazla hissedebilecekleri maç öncesinde şu ana kadar verdikleri mesajlar bence finali görmelerinin biraz zor olduğunu hissettiriyor.
En büyük kozları olan Mbappe, hızı ve kalitesiyle çok zor olmayan maçlarda tek başına sorunları çözmeyi başarsa da, İngiltere karşısında ne yapabilecekleri daha önemli olacak. Bu aşamada bireysel yeteneğinden ziyade takımın kollektif oyununun bundan önceki maçlardakine göre daha efektif olması gerektiği aşikar.
Bu aşamada bir diğer önemli handikap ise, son dünya kupası şampiyonu olmalarının getirdiği bir rehavet gibi geliyor bana. İşte bu yüzden ben bu turnuvanın en önemli favorilerinden birisi olarak Fransa’yı görmüyorum. Hem oyun hem de arzu bakımından bu kısımda rehavetlerinin olduğu bence hissedilebiliyor.
BREZİLYA
Grup maçlarında çıktığı her maçta favori olarak oynayan Brezilya, turnuva öncesi belki de birçok futbol sevdalısının doğal favorisi olarak görülüyordu. Hala da görülmeye devam ettiğini belirtmek gerek. Ancak işinin kağıt üzerinde olduğu kadar kolay olmadığını da ekleyerek…
Grubun son maçında her ne kadar yedeklerle çıkmış olsa da Kamerun’a yenilmesi, ki yedeklerinin dahi Kamerun’dan iyi olduğunu belirtmek gerekiyor, bazı soru işaretleri uyandırmış olsa gerek. Ama son 16 turunda bu şüpheyi “bu turnuvanın favorisi biziz” diyerek 36 dk’de 4 golle gösterdiler. Maçın sonlarında Güney Kore bir gol atmış olsa da, bu durum sadece skoru değiştirdi. Brezilya, turnuvanın favorisi olup olmadığına karşın kimsenin aklında şüphe bırakmak istemedi.
Çeyrek finalde ise, son finalist Hırvatistan ile güçlü mücadele onları bekliyor. Hırvatlar 2018’deki finalden sonra kadrolarında meydana gelen bir santrafor eksiğini bu maçta daha da fazla hissedebilir. Kramaric, çalışkan bir 9 numara olsa da, Brezilya’nın güçlü ve sağlam ayaklı stoperlerine karşı işi bir hayli zor olacak.
Bana kalırsa, Hırvatlar en azından çeyrek finalde Brezilya gibi bir rakiple karşılaşmayı kesinlikle tercih etmezlerdi. Özellikle kadro yapılarına bakıldığında Brezilya’nın onları en zorlayacak takımlardan birisi olduğunu söylemek mümkün gibi gözüküyor. Bu yüzden işleri gerçekten zor olacak.
Brezilya ise, bu maçta da rakibini güçlü bir oyunla yenmeyi başarırsa bence turnuvanın en büyük gözdağını yarı finalde karşılaşacağı rakibe vererek, turnuvayı kazanma yolunda büyük bir psikolojik üstünlük kazanacaktır. O yüzden, Brezilya için de yalnızca bir çeyrek final galibiyeti yerine bir prestij galibiyeti ibreyi birçok ülke arasında onlara daha da çevirecektir.
İNGİLTERE
İngiltere, çocukluk yaşlarım da dahil olmak üzere, bu zamana kadarki en güçlü kadrosuyla dünya kupasında boy gösteriyor. Hem de iki tane as seviyedeki bek eksiklerine rağmen… Kane’in, Bellingham’ın, Foden’ın ve diğer oyuncuların uyumu kadronun %90’nın Premier Lig’de oynadığı da göz önüne alındığında çok sürpriz gibi gözükmüyor. Ancak Southgate’in yaptığı işi de kesinlikle hafife almamak gerek Bu istatistik esasında yabancı sınırlamasının ülke futbolunu çok geliştirmede tek etkili yöntem olmadığını göstermeye yetebilir. Tabi diğer taraftan bir İspanya örneğini verecekler için de o emsal de kabulümdür. Burada bizim ülkemiz için alınması gereken ders ise; doğrunun tek olmadığı ve her ülkenin kendisine en uygun modeli seçmesi gerektiği diyebiliriz.
Öncelikle İngiltere’nin grup maçlarını Fas ve Hollanda ile birlikte namağlup tamamlayan 3 takımdan birisi olduğunu belirtmek gerekiyor. Bu istatistik özellikle böyle turnuvalarda çok önemli. Hiçbir maçın telafisi olmayan karşılaşmalarda kazanma alışkanlığına sahip olan bir İngiltere, turnuvanın bana kalırsa en büyük 3 favorisinden birisi.
Son 16 turunda oynadıkları Senegal maçında her ne kadar maçın başlarında Senegal’in penaltısı Var’da verilmese de, sonrasında İngilizlerin grup maçlarında da olduğu gibi beklenmedik ani gol bulmaları ve ikinci yarıda da aynı şekilde iki şok golle rakiplerini oyundan düşürmesi şu ana kadar İngiltere’nin turnuva özeti olarak gözükebilir. Bana kalırsa, turnuvanın en büyük favorilerinden birisi olmalarının da en büyük sebeplerinden birisi. Kötü oynayan ya da oyunu domine edemeyen bir görüntü verdiklerinde dahi her an gol atma tehlikelerinin bulunması 2006’nın İtalya’sını andıran bir izlenim uyandırıyor. Ancak en büyük farkları, onlardan çok daha ciddi gol silahlarının olması… O yüzden şunu belirtmem gerekiyor; içimden bir ses turnuvayı kimsenin beklemediği şekilde İngilizlerin Brezilya'nın elinden alacağını söylüyor.
FAS
Grup maçlarında yenilmeden bir üst tura çıkan ve son 16’da favori gözüken İspanya’yı mağlup eden Fas’ı konuşmadan bitirmek ayıp olurdu. Bundan sonraki turda ne olursa olsun, Fas şimdiden birçok futbolseverin takdirini ve beğenisini kazandı.
Kaliteli bir oyuncu grubuna sahip olması ve katı savunma anlayışları, bu taktiği uygulayabilen oyuncular ile birlikte onları ayrı bir seviyede konumlandırmayı başardı. Açıkça maça başlamadan, Fas’ın tur atlaması benim için sürpriz olarak gözükmüyordu.
İspanya ise, kendisine fazla güvenmesine karşın ilk dakikalardan itibaren aşamadığı Fas savunması karşısında zaman geçtikçe daha da çaresiz denemelere başvurmak zorunda kaldı. Bazı pozisyonları hem Fas hem de İspanya değerlendiremedi. Maçın genelinde ise, tek taraflı bir favori eşleşmesi değil, iki denk takımın mücadelesini izledik desem tam anlamıyla yerinde bir ifade olur diye düşünüyorum.
Fas’ın çeyrek finaldeki rakibi Portekiz ise, yukarıda da bahsettiğim gibi bir Ronaldo kriziyle ile karşı karşıya kalmak üzereyken öylesine ezici bir galibiyet aldı ki, Ronaldo konusu bence bir anda ikinci planda kaldı. Portekiz kendisini, çeyrek final eşleşmelerinde en şanslı takım olarak görüyor. Ancak İspanya’nın başına gelenlerden sonra kendileri de dikkat etmeli. Çünkü Fas’ın hiç şakası yok.
Fas konusunda futbol dışında da birkaç şeyden bahsetmenin önemi çok büyük. Özellikle maç sonunda açılan Filistin bayrağı, bana kalırsa dünya kupası gibi büyük bir sahnede, etkileyici bir zafer sonrasında verilebilecek en net mesajlardan birisini verdi. Bunun yanında, yıllardır İspanya’nın sömürgesi olarak da gözüken ve büyük zorluklar altında yaşayan bir halkın futbol vasıtasıyla gerçekleştirdiği bir isyan olarak da gözükebilecek bir galibiyet vardı. O yüzden Fas bir anda, özellikle bizim gibi Müslüman ülkelerin favorisi olmayı başardı. Şimdiden bu dünya kupasının unutulmaz takımlarından birisi olmayı başardılar. Umarım gidebilecekleri en son noktaya giderler.
NETİCE
Sonuç olarak, kalbimin favorisi Arjantin ve Portekiz, genel favori Brezilya, aklımın favorisinin ise İngiltere olduğu bir turnuvayı son 2 haftada daha da keyifle izlemeye devam edeceğim. Hepimize iyi seyirler.
Comments