YORUMLAR:
Yazar Barış Muslu’nun Neuro Format yöntemine ilişkin çıkarmış olduğu son kitap olan eserde, önceki tekniklerin daha detaylı bir şekilde incelenmesi ve daha net bir biçimde tanımlamalar yapılmıştır.
Önceki 2 eserinde tekniğin nasıl yapılacağına ilişkin daha detaylı bir yandan da teknik bir anlatımla işlenen konular bu sefer, başa gelen yaygın sorunların da sebeplerinin net bir şekilde açıklanması ile çok daha anlaşılır bir çerçeveye oturtulmuştur.
Diğer tekniklerin de dile getirdiği gibi hem olumsuz telkinler hem de olumlu telkinler ile gerçekleştirilebilen yöntemlere yine değinen yazar, bu tekniklere ek olarak ise, Neuro Format ismini verdiği vuruş tekniklerini de alternatif olarak göstermiştir. Dolayısıyla bu zamana kadar okuduğunuz kişisel gelişim eserleri ile de oldukça ortak yön keşfedebileceğiniz eser, bu teknikleri reddetmemektedir. Yalnızca yazarın tekniğinin bazı durumlarda daha etkili olabileceğini ifade etmiştir.
Görüleceği üzere eser, hem Neuro Format tekniğine dair hiçbir bilgisi olmayanlar için kaleme alınan genel bilgiler ile okuyucuları konu hakkında meraklandırmakta hem de, yazarın önceki eserlerini okuyanlar için de kapsamlı bir anlatım ile önceki bilgilerin pekişmesini sağlayan bir anlatım tarzına sahiptir. Yazarın ilk okuduğum eserinin son eseri olması hasebiyle bu değerlendirmeyi gerçekleştirmem gerektiğini özellikle belirtmem gerekmektedir. Bu eserin okunmasından sonra diğer eserlerin okunması aynı zamanda bu eserde okunulan hususların da daha iyi pekişmesini sağlamaktadır.
Bilimsel tabirlerin yeri geldiğince akıcılığı ve anlatımda sadeliği etkilemeden kullanılması ise, eserin genel okuyucu kitlesine hitap etmesini sağlayan bir diğer önemli etken olarak bahsedilebilir. Yazarın diğer eserlerinde de gözüken bu unsur söz konusu eserde de görülmektedir.
Sonuç olarak, yazarın son olarak kaleme almış olduğu eser, hem yeni başlayanlar hem de başlamak isteyenler için iyi bir kılavuz kitap mahiyetindedir. Kişisel gelişimin sıra dışı ve alternatif yönleriyle ilgilenen okuyucular için incelenmesi gereken bir eser olduğunu belirtmek gerekmektedir.
NOTLAR(*):
Bilinçaltının en önemli özelliği şudur: bilinçaltı her şeyi fiziksel görür. Yani kavramlardan anlamaz. Bu, kitaplarda da yazan basit bir bilgidir. Anlamı şu: beynimizin bir parçası olarak kabul ettiğimiz bilinçaltı, kavramsal olan konuları fiziksele indirgiyor. Onların kavramsal olduğunun farkında değil, çünkü kavramsal olanı anlamıyor. Az önceki sunum sahnesine geri gidersek, sen kavramsal bir sunum yaparken bunun fiziksel bir durum, tehdit olduğunu zannediyor ve kollara bacaklara kan pompalıyor, tehlike algısıyla terlemeye neden oluyor.
Beynimizin önemli değişiklikler yapması da hep önemli günlerde olur. Bir anlamda beyin hep önemli günlerde yaşar. Çünkü aslında yazılımda, sistemde değişiklik yapan önemli günlerdir. Her şey yolunda giderken, sen mutluyken önemli bir değişiklik yapmaz beyin.
Billinçaltımızın zaman kavramı yok. Her şey onun için o an oluyor. Mesela geçmişteki bir olayı düşündüğünüzde, o olayın çoktan bittiğinin farkında değil. Başımızdan kötü bir olay geçtiği ve bittiği zaman bu olay bilinçaltımızda çözülmüş olmuyor. Kötü olayları her hatırlayışımızda bilinçaltımızda yeniden yaşanıyor ki çoğu zaman bu hatırlamalar biz farkında olmadan gerçekleşiyor. Negatifi işleyemiyor. Bir başka deyişle, aklımıza her ne geliyorsa o bilinçaltımız tarafından istediğimiz ya da karşı karşıya kaldığımız bir durum olarak algılanıyor. İşte sırf bu yüzden, iyiyi düşünmek her zaman daha iyi.
Bir şeyi öğrenmek istediğimizde içine biraz duygu katığımızda onu uzun vadeli hafızaya atabiliyoruz. Bunun da çok önemli bir keşif olduğunu düşünüyorum.
Kadının güzel olmaktan duyduğu hazzın, erkeğin başarılı olmaktan duyduğu hazzın altında bile biyolojimizin bize oynadığı bu çok kurnaz ve başarılı oyun var. Kadın güzel olursa alfa erkeği yani güçlü erkeği kendine çekiyor; erkek başarılı olursa, güçlü olursa dişiye ben çocuklarımıza bakarım, onları besleyecek gücüm var garantisi veriyor.
Alt beyin işlediği her şeyi sadece var olarak işleyebiliyor! Yeni bir şey hatırladığı anda o da var haline geliyor! Yani beynimizde sadece o an işlenen aktif varlar var! Ve işlenmeyi bekleyen pasif hafızalar! Alt beyinde bir şeyin gerçekten olup olmadığı bilgisi yok. Bunu bilen sadece üst beyin.
Duygusu olan bir hayal gücü, yaşanmış ve çok duygulu olmayan gerçek bir olaydan daha önemli. Şimdi en önemli noktaya geri dönüyoruz. Hayır, ikisi de yani yaşanmışı canlandırmak da hayal ederek canlandırmak da, ikisi de beyin için tamamen GERÇEK.
Düşman dışarıdaysa savaş, hem de gücünün son zerresine kadar. Ama sen kendi beyninde, vücudundaki bir şeyin düşman olarak algılarsan, yaptığın tek şey düşmanı güçlendirmek olur. Bu durum zaten beynin tarafından tetiklendiği için savaştığın şey daha fazla alarm verir, daha da güçlenir. Çünkü savaştıkça daha çok tetiklemiş oluyorsun. Beyinde bu şeye öncelik veriyorsun, duygu yükleyerek önem derecesini artıyorsun.
Travma demek, kontrolü kaybetme duygusu demektir. Neuro Format sistemimiz açısından bakarsak genelde bir olayın, yaşantının travma olmasını belirleyen bazı temel unsurlar var:
Dramatiklik
Şok
Çaresizlik (Beynimiz bir çare bulamadığımız, elimizden hiçbir şey gelmediğini düşündüğü zaman yaşadığımız travmaları çok daha fazla ciddiye alıyor.)
Yalnızlık: (Eğer bu duruma özellikle yalnız yakalanmışsak, paylaşacak kimse olmayışı durumun şiddetini artırıyor.)
Beynimiz stres döneminde birçok şey yapabiliyor:
Bir organı yüksek kapasiteyle çalıştırabilir.
Kapasiteyi daha da artırmak için ekstra hücre üretebilir.
Hücre azaltabilir. Mesela, belirli bir kanaldan daha fazla sıvı geçmesini istiyorsa, kanalın iç duvarını inceltmesi gerekir. Bu da hücre azaltılmasıyla mümkündür.
Stres döneminin tüm vücutta ortak bir etkisi var. Stres döneminin vücuttaki genel yansıması soğukluktur. Stres dönemi deyince aklınıza soğukluk gelmeli. Vücutta üşüme, titreme, hızlı kalp ritmi bu dönemin ortak özellikleridir.
Beynimizin durumu çözmesi için birçok olasılık olabilir.
Korkulan durumun düzelmesi. Mesela sağlık sorunu yaşayan yakınımızın sağlığına kavuşması.
Çok etkili bir terapi sistemi yardımıyla bir çalışma yapılması.
Ya da kötü olayın üzerinden gerektiği kadar zaman geçmesi. Genelde sorunların unutularak temizlenmesi daha az rastlanan bir durum. Travmatik şok ya da olay unutulsa da beyinde durum tam çözüme kavuşmadığı için kronikleşebiliyor.
Belli bir noktanın şişmesi ya da su toplaması genelde o bölgede iyileşme olduğu anlamına geliyor. İyileşme döneminde beynimizde ödem oluşuyor. Ödem kelimesi sizi korkutmasın, zira bu beynimizin biz farkında dahi olmadan gerçekleştirdiği çok basit bir mekanizma. Ödemin olduğu bölgelerse, tehlike sırasında beynin aktive ettiği organların beyindeki kontrol merkezleri.
Vücudumuz: Stres döneminde beynimiz organlarımız üzerinden tehdide bir tepki verdi. Şimdi organdaki tepkiyi geriye döndürme zamanı.
Beynimiz iyileşme döneminde yapılanları geri alır.
Bir organı daha yüksek kapasiteyle çalıştırdıysa, kapasiteyi azaltacaktır.
Kapasiteyi daha da artırmak için ekstra hücre ürettiyse, o hücrelerden kurtulacaktır.
Vücudumuz iyileşme döneminde özellikle de ilk dönemde üretilen fazla hücrelerden kurtulmak için bakterileri kullanır.
Vücut ısımızın yükselmesi, terleme, ateş, ağrılar iyileşme döneminde yaşadığımız belirtilerden bazıları. Tüm bunlar, iyileşmenin sağlanması için gerekli sıcak sıvı ortamının yan etkileri. Beynimizde ve ilgili organımızda eğer sıvı seviyesi çok yükselirse, sıvının yarattığı baskıdan dolayı ağrılarımız çok artabiliyor.
İyileşme krizinin iki önemli amacı var:
Organizmanın normale dönüp dönemeyeceğinin test edilmesi.
Beyinde ve vücutta bulunan sıvıların basınç ile dışarı atılması.
Bu dönemde psikolojimiz ise, gerçekten stres dönemindeki kadar, belki daha da yüksek bir endişe ve stres içindeyiz. Ancak bu sefer neden endişeli ya da stresli olduğumuzu bilmiyoruz.
Sağlığımızla ilgili yaşadığımız büyük krizlerin aslında neredeyse hepsi birer iyileşme krizi: kalp krizi, sara krizi, panik atak krizi, astım krizi, migren gibi büyük krizler…
Beyin elde edememe durumunda ağızdaki bir bölgeyi değiştiriyor. Elde edemediğimiz şey ilkel beynin aslında besin olarak gördüğü şey; istediği, canının çektiği, elde etmek istediği her şey. Bu ne olabilir? Bir insan da olabilir, bir yiyecek de, para da, kariyer de olabilir, bir ödül de. Kurtulamama travmasını da yine besin gibi algılıyor beynimiz. Embriyolojik kayıtlardan başlayarak bunu böyle okuyor. Ve bedende değişimi bazı durumlarda yine sindirimin ilk durağı olan ağızda, bazı durumlarda ise sindirimin uç noktalarında, bağırsakta, anüste yapıyor.
60 yaşlarında gibi görünen ama aslında sadece 40larında görünen bir adam. Oğlu vefat ediyor ve on beş gün içinde saçları bembeyaz oluyor. Dişleri bile dökülüyor.
Alana yapılan müdahale travmaları genelde erkeklerin başına daha sık gelmektedir. Zaten alan, alan belirleme deyince aklımıza erkekler gelir. Pek çok hayvanda, aslandan köpeğe, alan belirleme davranışını görebiliriz. Kadının durumunda alan evde, bazen de kadın kimliğiyle sınırlıdır. Peki nedir alana yapılan müdahale? Yaşadığın bölge, yaşadığın odan, evin, işyerin, okulun, semtin, benimsediğin, ben buraya aitim ddiğin her şey alanı temsil edebilir. Bu, kişinin fiziksel alanı kadar vücudunu da kapsar. Biraz başkalarıyla rekabete girdiğin durumları da anlatır. Aslında erkek için rekabete girilen her şey alan çatışmasıdır. Şaşırtıcı gelecek ama ilgi alanları, hobiler, yarıştığın her şey, kültür bile buna girebilir. Yani gördüğünüz gibi sadece fiziksel alan değil ilgi alanları bile alan çatışmasının zemini olabiliyor.
Zaten biliyorsunuz, en çok travma yaşayan insanlar da hep çok iddialı, çok kontrollü, çok mükemmeliyetçi, kendinden çok aşırı beklentisi olan kişiler oluyor. Başarı odaklı, mükemmeliyetçi kişi bunun bedelini travma yaşayarak ödüyor.
Kabul edemiyorsan, bir türlü kurtulamıyorsan, atamadıysan etkilenen bölge ağız bölgesi oluyor. Belli oranda sindirmeyi başardıysan ama yine de tamamen içinden atamıyorsan bu sefer aşağıdaki bölgeler, yani sindirimin alt bölgeleri etkileniyor. Bir başka deyişle hiç ifade edemediysen üst sindirim yolları, biraz sindirip tamamen atamadıysan alt kısımlar etkileniyor.
Pek çoğumuzun yaşadığı nezle, alerjik rinit, sinüzit gibi şeyler genelde koku travmasıyla tetiklenen durumlardır. Koku travmasıyla ilgili bir diğer durum da şudur: Bazen koku travması başka bir travmanın yan unsuru olarak tetiklenir. Tani korkmana, dehşete düşmene neden olan bir şey yaşıyorsundur. Ve o sırada ortamda bir de baskın koku vardır. Annen babanı döver ve o sırada mutfakta ğişen karnabaharın kokusunu alırsın.
Cinsel utanma travması çok sol karşımıza çıkan, birçok şeyin sebebi olan bir travma türü. Bipolardan tutun da obsesif kompulsif bozukluğa, sosyal fobilerden çeşitli psikozlara, beyni en çok bozan travma bu. Kişiyi utanca sürükleyen küçücük anılardan tavize, tecavüze, anne babayı ya da bir yakını çıplak görmeye kadar uzanabiliyor. Veya isteği dışında porno film izlemeye zorlanmak, birilerine çıplak yakalanmak, altına işemek, kendi cinselliğinden utanmak, doktora gidip doktorun sana cinsel muayene yapması, askerde cinsel muayene yapılması… Pek çok biçimde tetiklenebiliyor.
Bir rahatsızlığınız varsa, kronik ve bir türlü geçmeyen bir sıkıntıyla uğraşıyorsanız size bir önerim var: Kendi yaşam hikayeniz üzerinde çalışın. Sakin bir yere oturup, önünüze bir defter kalem alıp hayatınızda en çaresiz hissettiğiniz, kontrolü kaybettiğinizi düşündüğünüz, şoke olduğunuz, çok utandığınız, çok rezil olmuş hissettiğiniz durumları yazın. Listeleyin. Bazen travma yaratmış bir anıyı hatırlamak, onun üzerine düşünmek bile beyne bir anlamda tehlike geçti mesajı veriyor ve hatırlamak, tespit etmek bile iyileşmede bir adım olabiliyor.
DEĞERLENDİRME:
Konu: Eserde, Neuro Format tekniğini hem daha önce okuyanların daha detaylı bilgilere ulaşması hem de hiç okumayanlar için genel bilgilendirmeler konu edilmiştir.
Üslup: Yazarın diğer eserlerinde de görüldüğü üzere, okuyucunun anlayabileceği bir dil ile fazla teknik tabirlerin kullanılmadığı eser, metodoloji yönünden de oldukça düzenli bir şekilde kaleme alınmıştır. Bölümler arasındaki bütünlük ile kullanılan sade dil, eserin daha anlaşılabilir ve tekrar incelenmek istendiğinde kolayca ulaşılabilir olmasını sağlamıştır.
Özgünlük: Eser niteliği itibariyle bu kategoride değerlendirmeye alınmayacaktır.
Karakter: Eser niteliği itibariyle bu kategoride değerlendirmeye alınmayacaktır.
Akıcılık: Üslup bölümünde belirtilen hususlar dikkate alındığında eserin, roman gibi bir sürükleyiciliğe sahip olmadığının belirtilmesi gerekir. Ancak yazarın, kendi danışanlarına ait 50 hikayesi ile anlattıklarını somutlaştırılması, yazılan hususların daha akıcı bir şekilde incelenebilmesi sağlanmıştır.
Genel: Yukarıda belirtilen kriterler uyarınca 10 üzerinden gerçekleştirilen değerlendirmede:
Konu: 8
Üslup: 9
Akıcılık: 7,5
puanlarını alan eserin genel ortalaması ise, 8,2 puandır. Eser, bazı hipotezlerine inanılması güç olsa da, kişisel gelişim alanında daha farklı kitaplar incelemek isteyenler için kesinlikle okunması ve uygulanması gereken teknikler içermektedir.
(*) : Notlar başlığındaki bütün kısımlar:
GECİKMELİ TESLİMİYET
Yazar: M. Barış Muslu
Yayınevi: Doğan Kitap Yayınları
Baskı: 1. Baskı – Nisan 2021
kapakta kullanılan fotoğraftaki kitaptan alıntı olarak kullanılmıştır.
Comments