YORUMLAR:
Lübnan asıllı önemli düşünür Halil Cibran’ın kaleme almış olduğu eserde, felsefi mesajlar ihtiva eden masallar konu edilmiştir.
Masalların doğasında olduğu gibi alegorik bir anlatıma sıkça başvuran yazar, kimi masallarını ise, hikaye kurgusuyla kaleme alarak iki tarzı birleştirmekten imtina etmemiştir.
Notlar kısmında ifade edilen, alıntının sonundaki parantez içinde masalın ismi ifade edilmiş ise, bu masalın tamamının alıntı olarak kullanıldığının; “….. masalından notlar” ibaresine sahip olan alıntıların ise bir kısmının alıntı olarak kullanıldığı belirtilmelidir.
Eserdeki masallar, yazarın kısa bir şekilde vermek istediği mesajların çok net şekilde verilmesini açıkça sağlamayı başarmıştır. Masallarda özellikle hükümdarlık, acının insan hayatına kattıkları, insanların kendilerini geliştirme ölçüsünde ellerindekilerin kıymetini idrak edebilmeleri gibi önemli mesajlara yer verilmiştir. Bunun yanında dini inançlara ve Tanrı anlayışına da özellikle birkaç hikayede değinilen masallarda yazar, 3 semavi dinde de olduğu üzere, Tanrı’nın insanlar üzerindeki iradesinin bir deneme sınavına tabi tutulduğuna dair mesajlar vermiştir.
Görüleceği üzere, eser vasıtasıyla okuyuculara iletilen masalların hepsinin insanlığın günlük yaşantılarına veya onların günlük dertlerinden ziyade daha derin konulara hitap eden hususları işlediği açıkça hissedilmektedir. Bu yönüyle okuyucusunu uzun süre üzerinde düşündürmeyi başarabildiğinin de belirtilmesi gerekmektedir.
Sonuç olarak eser, içerdiği önemli mesajlar ve anlatım tarzı ile kesinlikle incelenmesi gereken felsefi masal kitaplarından birisi olarak telakki edilmelidir.
NOTLAR(*):
Bir istiridye komşu bir istiridyeye demiş ki, “İçimde büyük bir acı var. Çok ağır ve yuvarlak ve çok ıstırap çekiyorum.” Diğer istiridye ise kendini beğenmiş bir memnuniyetle, “Göklere ve denizlere şükürler olsun! Benim içimde hiç acı yok. Hem iyi hem de bir bütünüm içimde ve dışımda,” diyerek yanıtlamış oldu. Tam o sırada bir yengeç oradan geçiyormuş ve istiridyelerin konuşmasına kulak misafiri olmuş. İçinde ve dışında bir bütün olan istiridyeye şöyle demiş: “Evet, hem iyi hem de bütünsün; fakat komşunun çektiği acı, olağanüstü güzellikteki bir incidir.” (İnci Masalı)
Siz beni zayıf ve kötü bir hükümdar kıldığınızda, kendiniz zayıf ve kötü hükmedenlerdiniz. Şimdi ise topraklarımız iyiye gidiyor çünkü bu, sizin isteğinize bağlı. Ben yalnızca sizlerin zihnindeki bir düşünceyim, sizin davranışlarınız dışında bir mevcudiyetim yoktur. Yöneten diye bir kişi yoktur. Yalnızca yönetilenler vardır kendilerini yönetmek için. (Kral Masalından Notlar)
Bir zamanlar Bechar şehrinde, şehrin tüm sakinleri tarafından sevilen ve el üstünde tutulan, merhametli bir prens yaşardı. Fakat, içlerinde epeyce fakir olan ve prense karşı kötü duygular besleyen bir adam vardı. Bu adam sürekli prens hakkında atıp tutar, onu kötülerdi. Bir gün prens, bir kış günü prensin uşaklarından biri bir çuval un, bir torba sabun ve bir külah şeker ile adamın kapısına geldi. Uşak şöyle dedi: “Prens bu armağanları sizi hatırlamasının bir ispatı olarak yolluyor.” Adam pek bahtiyar olmuştu çünkü armağanların prensten gelen bir hürmet göstergesi olduğunu düşündü. Bu gururla piskoposa giderek prensin yaptıklarını anlattı, piskopos ise şöyle cevap verdi “Ah, ne kadar da bilge bir prens ve sen ne kadar kıt akıllısın! Prens sembolik bir dil ile konuşuyor. Un, senin boş miden içindir; sabun da kirli cildin; şeker ise acı dilin içindir.” O günden sonra adam kendinden bile utanır oldu. Prense duyduğu nefret ise her zamankinden daha büyüktü, hele ki prensin asıl niyetini açığa buran piskopostan daha da nefret etti. Fakat daima sessiz kaldı. (Üç Hediye Masalı)
Filozofun ruhu kafasının içinde yaşar, şairin ruhu ise kalbinde; şarkıcının ruhu boğazında oyalanıp durur fakat dansözün ruhu onun bütün vücudunda ikamet eder. (Dansöz Masalından Notlar)
Bir zamanlar tepelerin ardında, eski bir usta tarafından işlenmiş bir heykele sahip bir adam yaşarmış. Bu heykel kapısının önünde yüzükoyun yattığı halde adam onun farkında bile değilmiş. Bir gün, şehirden bir adam onun evinin önünden geçiyormuş; bilgili bir adammış bu, heykeli gördüğü gibi sahibine satılık olup olmadığını sormuş. Şehirden gelen adam bir gümüş karşılığında almış heykeli köylüden. Günler sonra tepelerin ardında oturan adam şehri ziyaret etmiş, sokakta yürüdüğü sırada bir dükkanın önünde toplanmış kalabalığı görmüş, aralarından bir adam yüksek bir sesle bağırıyormuş: “Gelin ve görün dünyanın en güzel, en şahane heykelini. Ustanın bu harikulade eserine bakmak yalnızca iki gümüş!” Bunun üzerine tepelerin ardında yaşayan adam iki gümüş karşılığında bizzat kendisinin bir gümüşe sattığı heykeli görmek için dükkana girmiş. (Heykel Masalı)
Bir gün, bir fakir şair ve zengin bir aptal, bir kavşakta karşılaşmış ve sohbet etmişler. Tüm söyledikleri, yalnızca memnuniyetsizliklerini açığa çıkarmış. Derken yolun meleği oradan geçtiği sırada ellerini bu iki adamın omzuna koymuş. Sıkı durun, bir mucize! Bu iki adam o andan itibaren sahip olduklarını takas etmişler. Sonra da kendi yollarına gitmişler. Fakat gariptir ki, şair bakmış ve elinde dökülen kuru kumdan başka bir şey bulamamış ve aptal ise gözlerini kapatmış ve yüreğinde hareket eden bir buluttan başka bir şey hissetmemiş. (Takas Masalı)
Adamın biri bir düş gördü ve uyandığı zaman kendi müneccimine giderek gördüğü rüyanın manasını anlamayı umdu. Müneccim adama şöyle dedi: “Bana yanık haldeyken gördüğün rüyalarınla gel ki ben de sana anlamlarını söyleyeyim. Ancak uykundaki rüyaların ne benim bilgeliğime aittir ne de senin hayal gücüne.” (Rüyalar Masalı)
Bir zamanlar, bahçesinde birçok nar ağacı bulunan bir adam vardı. Adam, yıllar yılı sonbaharda narlarını gümüş bir tepside evinin dışına koyardı ve tepsinin üzerine kendi yazdığı notlar bırakırdı. Notlarda şöyle derdi: “Buyurunuz, alınız bir tane.” İnsanlar gelip geçti fakat hiçbiri narlardan almadı. Adam da kendi kendine düşündü ve bir sonbahar, gümüş tepside narları koymadı evinin dışına, fakat daha da büyük harfler kullanarak şu notu yazdı: “Bu topraklarda yetişen en güzel narlar buradadır, ancak onları diğer tüm narlardan daha fazla gümüşe satarız.” Şimdi ise sıkı durun: Mahallenin tüm kadınları ve erkekleri narları satın almaya başladılar. (Narlar Masalı)
“Dostlarım öyle görünüyor ki ikiniz gerçekten de aynı felsefi akıma ait filozoflarsınız ve aynı şeyden bahsediyorsunuz, sadece farklı kelimeler kullanıyorsunuz. Biriniz gençlik pınarını arıyor, biriniz de ölümün sırrını. Fakat gerçekte ikisi aynı şeydir e ikinizin içinde de tevakkuf ederler. (Durmak, bağlı olmak, birleşip var olurlar anlamında kullanılmış.)” İki filozof birbirlerine baktı ve bir saniyeliğine sessiz kaldılar, sonra kendileri de kahkahaya boğuldu. Biri şöyle dedi: “Eh, pekala, kalk birlikte arayalım o halde!” (Arayış Masalından Notlar)
Bir gün, bir tabip başında beklediği sırada çocuk ateşlenip hayata gözlerini yumdu. Anne acıdan kendinden geçmişti, ağladı ve tabibe yalvardı. Dedi ki, “Söyleyin bana, söyleyin bana, nedir bu oğlumun mücadelesini dindiren, şarkısını susturan?” Tabip de şöyle cevap verdi: “Hummaydı.” “Nedir humma?” “Açıklamam mümkün değil. Vücudu ziyaret eden son derece küçük bir şey, insan gözüyle görülmesi imkansız.” Rahip de ona dedi ki, “Yavrum, bu Tanrı’nın arzusudur.” Kadın da, “Nedir Tanrı, nerededir? Onu göreceğim ve göğsümü paramparça edip kalbimin kanını ayaklarına sereceğim. Söyle bana nerede bulabilirim onu?” dedi. Rahibin cevabı da, “Tanrı göz alabildiğinden çok büyüktür. Bizim insan gözümüzle görülebilecek gibi değildir,” oldu. Derken kadın haykırdı: “Son derece küçük olan, son derece muazzam büyüklükle olanın isteğiyle benim oğlumu katletti! Öyleyse neyiz biz? Neyiz biz?” O sırada kadının annesi kefeni serdi ve kızının ellerini tutu ve dedi ki, “Kızım, bizler kendimiz hem son derece küçük olan hem de muazzam büyüklükte olanız; ayrıca ikisinin arasındaki yol da biziz.” (Patika Masalından Notlar)
Orada dünyadan elini eteğini çekmiş bir adam yaşar. Yalnızca Tanrı’yı arar o; başka hiçbir şeyi değil. Diğer adam da, “Keşiş, kulübesini ve kulübesindeki yalnızlığı terk etmeden Tanrı’yı bulamayacaktır, bizim dünyamıza dönmedikçe, acımızı ve sevincimizi paylaşmadıkça, dansözlerimizle dans etmedikçe düğünlerimizde ve ziyafetlerimizde ve ağlamadıkça ölülerinin tabutlarının başında ağlayanlarımızla,” dedi. Diğer adam da içten içe ikna olmuştu ama ikna olmuş olmasına rağmen yine de şöyle dedi: “Söylediklerine tamamen katılıyorum, ancak inanıyorum ki keşiş iyi bir adamdır. Ortalıklarda görünmese dahi, iyi olan bir kişinin varlığı görünürde olan fakat yalnızca iyilik taslayan birçok insanın varlığından daha iyi değil midir?” (Tanrı’yı Bulmak Masalı)
DEĞERLENDİRME:
Konu: Eserde, felsefi mesajlar ihtiva eden masallar konu edilmiştir.
Üslup: Yazarın kullanmış olduğu üslup, kitabın niteliği de göz önüne alındığında kısa ve net bir anlatımla verilmek istenen ana fikrin okuyucuya iletilmesini tam anlamıyla büyük bir başarıyla gerçekleştirmiştir. Özellikle alegorik anlatım yoluyla birçok okuyucunun hayatındaki bazı gerçekleri müşahede edebilmesini kolaylaştırmayı üslubu ile oldukça başarmıştır. Hem alegorik hem de kurgusal anlatımı harmanlayabilen yazar, bu iki türdeki masallarla istediği mesajları iletebilmiştir.
Özgünlük: Eserin niteliği itibariyle, birçok hikayenin özgün unsurlar barındırdığı ifade edilebilir. Bunun yanında eserde üslup bölümünde bahsedildiği üzere hikaye bazlı kurgusal masalların bulunması bu kategori özelindeki değerlendirmenin eserin geneli kapsamında genişletilmesini engellemektedir.
Karakter: Masal kitabı olması hasebiyle, karakter unsuru bu eserde çok göz önüne çıkmamaktadır. Çünkü önemli olan mesajların kısa ve yalın bir şekilde iletilebilmesidir. Ancak özellikle alegorik anlatıma sahip olan masallarda bazı karakter seçimlerinin de masalın mesajına önemli katkılar sağladığının belirtilmesi gerekmektedir.
Akıcılık: Masal kitabı olması hasebiyle bu türün ortak özelliklerinden birisi olan akıcılık unsurunu barındıran eser, bu unsuru aynı zamanda yukarıda bahsedilen üslup yöntemiyle de perçinlemeyi başarmaktadır.
Genel: Yukarıda belirtilen kriterler uyarınca 10 üzerinden gerçekleştirilen değerlendirmede:
Konu: 8
Üslup: 8,5
Özgünlük: 8
Karakter: 7
Akıcılık: 8
puanlarını alan eserin genel ortalaması ise, 7,9 puandır. Eser, almış olduğu puan ile her yaştan insanın kesinlikle okuması gereken eserlerden birisi olarak telakki edilebilir. Bununla birlikte, özellikle masal kitaplarına düşkün olan okuyucular için de yeni dönemin başarılı bir masal yazarının eserini incelemek için önemli bir şans olarak değerlendirilmelidir.
(*) : Notlar başlığındaki bütün kısımlar:
GEZGİN
Yazar: Halil Cibran
Yayınevi: Venedik Yayınları
Baskı: Şubat 2021
kapakta kullanılan fotoğraftaki kitaptan alıntı olarak kullanılmıştır.
Comments