YORUMLAR:
Herman Melville tarafından kaleme alınan ve yazarın denizcilik geçmişi sebebiyle balina avcılığına dair birçok teknik detayın da verildiği eserde, Kaptan Ahab isimli karakterin, Pequod isimli gemi ile Moby Dick adı verilen ünlü bir ispermeçet balinasını avlayabilmek için hırsını ve başından geçen olayları Ishmael isimli bir karakterin ağzından okuyucuya anlatılmaktadır.
Pequod yani başrol geminin kaptanı Ahab'ın yazar tarafından betimlenmek istenen birtakım psikolojik sorunlarına değinilmektedir. Bunun yanında balinaya olan öfkesinin kaynağının Moby Dick ile önceden girmiş olduğu amansız mücadeleden dolayı olmadığı okuyucuya belirtilmiştir. Buna rağmen kaptan için o zamandan itibaren balina sembolik bir anlatımla bütün kötülüklerin kaynağı olarak gördüğü içindeki şeytanına karşı savaşı temsil etmektedir. Tüm bu itirafları Ahab'ın kendisinden duysak da romanın sonunda, öncesinde gelen sinyallerden de anlaşılacağı üzere kaptanın gemisinin başında bile olamadan batışını izlemek zorunda kalması ve içindeki şeytanı tarafından kurban edilişini görmek okuyucu üzerinde büyük bir tesir bırakmaktadır. Bununla birlikte bütün olumsuz işaretlere ve zorluklara rağmen mücadelesinden vazgeçmeyen kaptanın çabası takdire şayan hayat dersleri ihtiva etmektedir. Moby Dick ile olan son karşılaşmasından önce kaptanın daha mantıklı davranması ve bu durumu ertelemesi de mümkün olan ve daha akla yatkın olan bir seçenek olarak gözükmektedir. Ancak Kaptan gibi yıllardır bu intikamın hırsıyla bekleyen birisinin başrol balina ile karşılaşmasında mantıklı ve sağduyulu davranarak daha da hazırlıklı gelmesini beklediğimiz bir senaryo eminim hayatın gerçeğine ve dramatikliğine aykırı olacaktı. Fakat yaşananlar, intikam gibi beşeri birtakım ihtirasların peşinden kayıtsızca kürek çekmenin insan için kaçınılmaz sonunu göz göre göre hazırladığına dair oldukça etkili bir örnek olarak dimağımızda yerini edinmesi bakımından da başka bir mesajı belirtmektedir.
Kitabın sonunda, olayları okuyucuya yazarın ağzından aktaran Ishmael hariç bütün tayfa ölmüş olsa da, kitabın başlarında da belirtildiği üzere, bu amaçsız kitle Moby Dick konusunda kendilerini heveslendiren kaptanlarına çok bağlı ve itaatkar davranmıştır. Kaptanın yukarıda belirtilen hırsı ve kini ise, tayfa için kimi zaman onun deliliklerine katlanma anlamına gelebilmekte ise de tayfanın onun peşinden koşması oldukça anlaşılabilir bir davranıştır. Çünkü kaptanlarının kendilerinin aksine para kazanmak dışında saygı duyulan bir amacı bulunmaktadır. Ahab'ın ikinci kaptan Starbuck ile konuşmasında da ifade ettiği gibi; o balina, yalnızca bir kan davası anlamını taşımamaktadır. Onunla birlikte Ahab, hayat gayesi olan kötülüklerinden arınmanın bir yolu olacağı için amacına dört bir yandan sarılmıştır. Dolayısıyla onun bu yolda sebat edip muvaffak olmaya gayret ettiğini gören tayfası, kendi hayatlarının sadece paradan ibaret olmadığını kaptanlarının gayesini benimseyerek hem ispatlamak hem de kendi hayatlarının anlamsızlığından kurtulmak istemişlerdir. Her ne kadar hepsinin hayatı (Ishmael hariç) betimlemesi ve tahlilleri sayfalarca süren ve kitabın kanaatimce en etkili yan bilgi bölümlerinden olan beyazın muhteşem ürkütücülüğü içinde dünyanın sonsuzluğa açılan rengi ile nihayete ermiş olsa bile...
Bahsi geçmişken beyazın etkileyici ürperticiliğine dair yazarın örneklemelerinden kutup ayısının günümüzde kitaptakinden çok daha farklı bir bakış açısıyla görülen hayvanlar arasında olmasının da altını çizmeyi başka bir sebeple çizmek isterim. Diğer örnekleri olan bilhassa hayalet ve köpekbalığı metaforlarının oldukça mantıklı olduğu dipnotunda, kutup ayısının o zamanlar insanlar tarafından genel olarak korkutucu bir varlık olduğu ifade edilmeye çalışılmıştır. Gariptir ki, bilhassa küresel ısınma sonrasında en sembolik hayvanlardan birisi haline gelen kutup ayıları, günümüzde korkutucu ve ürpertici olarak sayılabilecek son hayvanlar arasında olabilir. Burada ortaya bir muamma çıkıyor: Yaklaşık 200 yıl önce ürpertici ve korkutucu olan bir varlık, 200 yıl sonra birçok etmen ile sevimli ve yardıma muhtaç bir hale getirilebiliyorsa belki de beyaz renginin dimağımızda böylesine etkileyici biçimde hayranlık ve kimi zaman korku yaratmasının en önemli sebeplerinden birisi, yine karşılaştığımız mesajların içeriklerinden kaynaklanıyor olabilir. Kaldı ki, yazarın kinaye yapmak amacıyla yazıp yazmadığına emin olamadığım bir kısımda da Hıristiyanlık dininde bu rengin hem sonsuzluk gibi muhteşem bir anlamı ihtiva ettiği hem de ürpertici olan ölüm korkusuna delalet olarak bahsedildiği şüphelerimi ve tahminlerimi doğru çıkaracak minvalde... Dolayısıyla, önemli olanın sadece gerçekte olanlar ve yaşananlar değil, bizim dünyayı nasıl görüp yorumladığımız olduğunu da söz konusu eser sayesinde çıkarabilmek mümkün olarak gözüküyor.
NOTLAR (*):
Tanrının bizden istedikleri hep yapılması zor işlerdir. İşte bu yüzden bizi yola getirmeye çalışacağına, daha çok buyruk verir bize Tanrı. Tanrının istediğini yaparsak, kendi istediğimizi yapmamamız gerekir; işte, Tanrı'nın buyruğunu dinlemenin zorluğu da kendi istediğimize karşı koymaktır.
Belki de filozof olmak için insanın filozofça yaşadığını ya da öyle yaşamaya çalıştığını bilmemesi gerekir. Bir adamın filozof geçindiğini duydum mu, yediğini sindiremeyen bir koca karı gelir aklıma; " bu adam da midesini bozmuş olmalı" derim.
Tapınmak nedir diye düşündüm kendi kendime. "Ishmael" dedim, sen ne sanıyorsun ki, yeri göğü, puta tapanları ve tüm insanları yaratan tanrı, kara bir tahta parçasını kıskanabilir?" Olacak şey mi bu! Ama tapınmak nedir ? Tanrı buyruğunu yerine getirmek; tapınmak budur işte. Peki, Tanrı'nın buyruğu nedir ? İnsan kardeşlerinin sana nasıl davranmasını istiyorsan, sen de onlara öyle davran: Tanrı'nın buyruğu budur işte.
Her ne kadar yaratılışının derinliklerinde, huyundan ya da yaşantısından gelen hastalıklı bir şeyler olsa da, onun dramatik kahramanlığına hiç zarar gelmez, çünkü tüm tragedya kahramanları, bu hastalıklı yanları sayesinde büyük olurlar. Ey ün kazanmak isteyen delikanlılar, şunu bilin ki, insanlardaki her yücelik bir hastalıktır aslında.
Dilbilim açısından ispermeçet balinası terimi saçmadır. Birkaç yy önce ispermeçet balinası henüz hiç bilinmezken ve ispermeçet ancak karaya vurmuş balinalardan gelişigüzel alınırken, bu yağın, o sırada İngiltere'de Grönland balinası ya da kuzey balinası diye bilinen balinaya benzer bir yaratıktan çıktığına inanılıyordu. Sözcüğün başındaki sperm (tohum) hecesinden anlaşıldığı gibi, bu yağın, Grönland Balinasını sürdüren tohum olduğu sanılmıştı. O çağlarda ispermeçet bulunmaz bir nesneydi; aydınlatma yakıtı olarak değil de, yalnız merhem ve ilaç olarak kullanılır, ravent kökü gibi yalnızca eczanelerde satılırdı. İspermeçetin gerçekten ne olduğu zamanla öğrenildi ama ilk adı gene de kaldı, çünkü tüccarlar, bu sözcüğün ilk anlamından yararlanarak, sattıkları malın değerini artırmak istiyordu. Böylece sonunda ispermeçet veren balinaya ispermeçet balinası adı verildi.
Gözle görülen şeyler mukavvadan iskele gibidir. ama her olan biten şeyde, her canlı işte, her su götürmez olayda, bilinen her şeyin içinde, bilinmez bir akıl vardır. Bu akıl, kendi damgasını vurur o akılsız mukavva maskeye. Eğer insan vuracaksa, o maskeye vurmalı. Mahpus, zindandan kaçabilir mi duvarı delmeden? Beyaz balina, benim dört bir yanımı saran zindan duvarıdır işte. Bunun ötesinde hiçbir şey yok sandığım da oluyor zaman zaman. Ama ne olursa olsun, eziyor beni bu balina, kemiriyor içimi. İnsanı küçük düşüren bir güç görüyorum onda. İşte bu anlaşılmaz şeyden nefret ediyorum asıl. Beyaz Balina ister kötülüğün bir aracı olsun, ister kötülüğün ta kendisi, ondan alacağım öcümü. Dinsizlikten, imansızlıktan söz etme bana evlat. Beni güneş küçük düşürse güneşi vururum. Güneş bana düşmanlık ederse ben de düşman olurum ona; oyunun kuralıdır bu; bu yarışmadan doğuyor her şey. Ama ben bu oyunun da kölesi değilim oğlum. Kimdir benden üstün olan? Gerçeğin sınırları yok.
(Beyaz renginin korkutucu ve ürpertici etkisine dair) Kutup ayısı konusunda, işi daha derine götürmek isteyenler, bu canavarın o dayanılmaz korkunçluğunun yalnız beyazlığından ileri gelmediğini söyleyebilirler, çünkü işi inceleyecek olursak, bu dayanılmaz korkunçluğunun asıl nedenini anlarız: Bu hayvandaki insafsız yırtıcılık, tanrısal bir sevginin ve saflığın kılığına bürünmüştür; böylece kutup ayısı, birbirine böylesine bağlı iki duyguyu bir araya getirerek, alışmadığımız bir karşıtlıkla ürkütür bizi. Ama tüm bunlar doğru da olsa, şurası gene su götürmez ki, kutup ayısının beyazlığını kaldırırsanız, vereceği korku böylesine büyük olamaz. Beyaz köpekbalığına gelince, bu canavarın sularda beyaz bir hortlak gibi kayıp gidişi, bize kutup ayısındaki ölüm beyazlığını anımsatır. Fransızların bu balığa verdikleri ad, anlatmak istediğimiz özelliği çok iyi belirtiyor. Katolik kilisesinde ölüler için yapılan dua "sonsuz huzur" kelimelerinde başladığı için, bu duaya, ya da herhangi bir başka ölüm müziğine "requiem" denir. Bu köpekbalığının ölüm sessizliği ve sinsi bir yumuşaklıkla insanın canına kıyması yüzünden Fransızlar ona "requin" adını vermiştir.
Beyaz rengin doğa üstü güzelliği, tüm insanların kanına işlemiştir bir bakıma. Ölülerin en korkunç yanı, üstlerine sinen o mermer beyazlığı değil de nedir? Sanki bu beyazlık, bu dünyada olduğu gibi öteki dünyada da tekin değil. Kefenlerin rengini içlerine sardığımız ölülerin beyazlığından almışız. Boş inançlarımızda da, hortlakların üstünde kar beyazı örtüler hayal ederiz. Tüm hayaletler, beyaz sisler içinden çıkar. Bu çeşit korkulara kapılmışken şunu da ekleyelim: İncil'e göre, kıyamet gününün habercisi, bir kır at üstünde gelecektir.
Bunlardan daha da garip, daha da gizemli bir şey var anlayamadığımız; Neden beyazlık, hem kutsal şeylerin en anlamlı belirtisi, Hrıstiyanlar Tanrısının öz görüntüsü; hem de insanoğlunu korkutan şeylerin korkunçluğunu kat kat artıran bir renk? Acaba beyazlık anlatılmaz niteliğiyle, dünyamızı saran o hain boşluklara ve enginlere bir ayna tutar gibi mi oluyor ? Samanyolu'nun beyaz derinliklerine bakınca, hiçliğimizi mi anlatıyor bize ? Yoksa beyazlık, aslında hem renksizliğin ta kendisi, hem de tüm renklerin toplamı olduğu için mi karlı ovaların sessiz boşluğu anlamlarla yüklü geliyor bize? Renksizliğin, ya da tanrısızlığın rengi olduğu için mi ürpertiyor bizi beyazlık?
Ahab'ı o anlarında yatağından kaçıran, Beyaz Balina'yı ne pahasına olursa olsun öldürme tutkusunun çılgınlığı da değildi. Asıl sıkıntı, içindeki ilk kaynaktan, ruhundan geliyordu. Ruhu uykuda, kendi uyanıkken, onu sürükleyen düşüncenin köleliğinden kurtuluyor, bir an için o düşüncelerden kaçmak olanağını buluyordu. Ama düşünce ruhtan ayrı bir varlık olmayacağı için, Ahab her ikisini de, istediği tek şeyin boyunduruğu altına almak zorundaydı. Bu amaç uğruna, önüne çıkacak tüm tanrılara, tüm şeytanlara karşı koyacak, hepsine birden kafa tutacaktı. Böylece Ahab'ın tutkusu ondan ayrı, bağımsız bir güç haline gelmişti; öyle ki, Ahab'ın kendisi bile korkup kaçıyordu ondan.
1820 yılında Nantucketli Kaptan Pollard'ın kumandasındaki Essex gemisi, Pasifik okyanusunda sefer ediyordu. bir gün fışkırtılar görüldü, sandallar denize indirildi, bir sürü güney balinasına saldırıldı. Az sonra, balinaların birçoğu yaralandı. Ansızın, çok büyük bir balina, sandallardan kaçtı, sürüden uzaklaştı, geminin üstüne yöneldi. Ve alnıyla gemiye öyle bir vuruş vurdu ki, bordasını deldi; on dk geçmeden, yan yatan Essex batıverdi. O gün bu gündür gemiden bir tek kişi bile bulunamadı. Tayfanın bir kısmı, sandallarıyla zor bela karaya varabildiler. Pollard Kaptan, yurda döndükten sonra başka bir gemiyle Pasifik okyanusuna bir sefer daha yaptı. Ama tanrılar, gene gemisini bilinmez dalgalı kıyılarda kayalara çarptırıp gene batırdı. Chase (söz konusu hikayeyi yaşayan Kaptan Pollard'ın oğlu) in öyküsünden alınan bazı kısımlarda da" Bu olup bitenlerden çıkardığıma göre, balinanın yaptıkları hiç de gelişigüzel değildi. Kısa bir arayla gemiye iki kez saldırdı. Bu saldırılarının her ikisinde de kendi hızını ve geminin hızını hesaplamış ve bize en büyük zararı vermek için, baş taraftan vurmuştu. Bu sonucu elde etmek için, gereken tüm manevraları da yapmıştı. Balinanın görünüşü korkunçtu. Azmış kudurmuş bir öfke akıyordu her bir yanından İçine girdiğimiz ve üçünü vurduğumuz sürüden çıkmıştı bu balina; acı çeken arkadaşlarının öcünü almak istiyordu sanki." dendiğini ifade etmiştir.
Ahab gemi tayfasını Moby Dick avına dair tetikledikten sonra " Gerçi Beyaz Balina, vahşi gemicilerin yüreklerini sardı, yırtıcı yanlarını okşadı, içlerine bir yiğitlik tohumu attı, ama keyfi için avlayacakları Moby Dick'in yanında, onların gündelik iştahlarını besleyecek şeyler de gerek. Ortaçağın Haçlı Seferleri'ndeki yüce kahramanlar bile, Kudüs'ü almak için düştükleri binlerce fersah yolları aşarken, boş durmuyorlardı; bir yandan da çalıyor çırpıyor, yankesicilik ediyor, din uğruna türlü talanlara girişiyorlardı. İş yalnız Kudüs'ü almaya kalsaydı, birçokları asıl amaçları olan bu romantik işten bıkıp vazgeçerlerdi.
Balinanın tıpkı insanlar gibi ciğerleri ve sıcak kanı vardır. Kanunu dondurdunuz mu, balina da ölür. Ne olmayacak şey değil mi? İç sıcaklığına insan kadar gereği olan bu koskoca hayvan, ömrü boyunca, dudaklarına değin kutup sularına gömülü gezer durur. Kutuplardaki bir balinanın kanı, yazın Borneo'da yaşayan bir kara derili bir insanın kanından daha sıcaktır. Ey insanoğlu! Balinaya bak da ona benzemeye çalış ! Sen de buzlar arasında sıcak kalmasını öğren. Bulunduğun dünyada o dünyanın bir parçası olmadan yaşa. Ekvator'da serin ol, kutuplarda kanın donmasın. Her mevsimde kendi sıcaklığınla yetin insanoğlu !
İspermeçet balinası yüze çıkınca tedirgin edilmezse belirli bir süre suyun yüzeyinde kalır ; bu arada yetmiş kez püskürür, yani yetmiş kez soluk alır. Bir daha çıkışında gene tam yetmiş kere soluk alır. İnsan gibi sürekli nefes alarak yaşaması gereken ispermeçet balinası insanların aksine vaktinin ancak yedide birini, yani bir tek pazar gününü, soluk almada kullanmaktadır.
DEĞERLENDİRMELER:
Konu: Kaptan Ahab isimli karakterin, Pequod isimli gemi ile Moby Dick adı verilen ünlü bir ispermeçet balinasını avlayabilmek için uğraşları ve bu süreçte gemi tayfası ile başlarından geçenler konu edilmiştir.
Üslup: Yazarın, özellikle denizcilik konusunda teknik bilgisi ile bir romandan beklenmeyecek seviyede okuyucuyu balina avcılığına dair bilgilendirmesi, akıcılık unsuru bakımından ilk bakışta olumsuz gözükse de, kitabı bir kurgu olmaktan çıkararak okuyucu üzerinde olayların ciddiyetini daha iyi kavramasını sağlayıcı bir etki gösterdiği de söylenebilir. Bunun yanında betimlemeler ile birçok sahne okuyucunun gözünde daha detaylı olarak canlandırılmaya çalışılarak bu unsurun okuyucuyu yormayacak seviyede olmasına da dikkat edildiği görülmektedir.
Özgünlük: Dönemine ve konusuna göre özgün sayılabilecek bir roman niteliği taşıyan eser, bir yandan da okuyucuyu denizcilik hayatı hususunda oldukça meraklandırmayı başarmaktadır.
Karakter: Ana karakterler Ishmael ve Kaptan Ahab omurgasına oturtulan eserde, Moby Dick sanıldığı kadar göz önüne çıkarılmamaktadır. Devasa balina ancak eserin çarpıcı mesajlarının verileceği bölümlerde adeta bir solist gibi yazar tarafından özel olarak ölümcül etkiyi hissettirmek için kullanılmıştır. Bunun yanında bir romanda en önemli etmenlerden olan yan karakterlerin ise, hepsine dair doyurucu bir kişilik analizi ve fiziksel nitelik betimlemeleri gerçekleştirilerek okuyucu için zengin bir karakter şeması meydana getirilmiştir.
Akıcılık: Betimlemelerin birkaç yerde nispeten fazla olması bazı okuyucular için eserin akıcılık unsuruna olumsuz etki yapabilir gibi gözükmektedir. Ancak, yaklaşık 800 sayfalık bir eserin olabilecek en sürükleyici biçemlerden birisi ile kaleme alındığını da belirtmek gerekmektedir.
Genel: Belirtilen kriterler uyarınca 10 üzerinden gerçekleştirilen değerlendirmeden:
Konu: 8
Üslup: 8
Özgünlük: 8
Karakter: 8,5
Akıcılık: 7,5
puanlarını alan eserin genel ortalaması ise, 8 puan almayı hak ediyor. Sonuç olarak, eserin öncelikle bir çocuk kitabı olarak değerlendirilmemesi gerektiğini belirtmek gerekiyor. Herkesin hayatı ile ilgili önemli çıkarımlar yaparak dersler alabileceği bir roman olan Moby Dick'te günlük hayatımızda görebileceğimiz birçok karaktere dair de çıkarımlar bulunması, onu bütün okuyucular tarafından daha cazip hale getirmeye aday olarak betimlenebilir hale getiriyor
(*) : Notlar başlığındaki bütün kısımlar:
MOBY DİCK
Yazar: Herman Merville
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
kapakta kullanılan fotoğraftaki kitaptan alıntı olarak kullanılmıştır.
.
Comentarios