YORUMLAR:
Samipaşazade Sezai tarafından kaleme alınan ve yeni dönem Türk klasikleri içinde yer alan eser, Dilber isimli bir Çerkez köle kızının küçüklüğünden itibaren yaşadığı ıstırapları ve zorlukları konu edinmektedir.
Küçüklüğünden bu yana 4 yer değiştiren kız, bir sahibinin yanında oldukça zulme uğraması neticesinde kaçarak karşı evin hanımına sığınmış ancak yine eski yerine dönmek zorunda kalmıştır. En son bir konak beyine satılan Dilber, orada konağın genç oğlu ile bir aşk yaşamıştır. Ancak iki gencin hislerini öğrenen aile efradı bu ilişkiye onay vermemişler ve Celal’i Dilber’den uzaklaştırmak için Dilber’in bir köle satıcısı aracısıyla satılmasını istemişlerdir. Böylece Dilber Afrika’da bir tacirin kölesi olarak yaşamaya başlamıştır.
Celal de Dilber de birbirini unutamamışlardır. Celal uzun bir süre Dilber’in izini sürmüşse de en sonunda kendisinden ümidini kesmiştir. İki gencin de o zamandan sonra sürekli yüzleri asık olmuştur. Kitabın sonunda ise, Dilber’den ne kadar hoşlansa da ona son anlarına kadar bunu söylemeyen Cemal isimli bir başka köle ise, Dilber’in kaçıp İstanbul’a varması için hazırlık yaptığı esnada hayata gözlerini yummuştur. Kendisi ve çevresine yaşattığı acılara daha fazla dayanamayan Dilber ise, Nil nehrinin azgın sularına kendisini salarken en sonunda hürriyetine kavuştuğunu ifade etmiştir.
Romanın konusuna bakıldığında bir aşk dramının gözler önüne serildiği görülmektedir. Ancak yazıldığı döneme göre önemli unsurlardan birisine sahip olan Sergüzeşt, romantizm akımından realizme geçişin yapıtaşlarından birisidir. Mevcut dönemin sistemine de bir başkaldırı niteliğinde değerlendirilebilecek eser, kölelik sistemine dair önemli mesajlar ihtiva etmektedir.
Bununla birlikte ülkemizde, Tanzimat dönemi ile birlikte batı özentisi birtakım kesimlerin tam manasıyla batının felsefesini idrak edemeyip üstüne de kendi kültürlerinden uzaklaşmak istemelerinin neticesinde, müstemleke bir zümrenin meydana geldiğinden bahsedilmektedir. Söz konusu durumun o zamandan bu zamana batılı görünmenin, batının ilminden daha fazla taklit edilmesine sebep olunmasına yol açan sahte bir aydın zümresini de oluşturduğu açıkça söylenebilmektedir. Yazar da eserinde bu konuya kısaca değinmiştir.
Sonuç olarak, dönemine ilişkin yazılmış bir farkındalık romanı olarak da görülebilecek eser, edebiyat tarihimizdeki merhalelerin tetkiki amacıyla okunması gereken kitaplardan birisi olarak gösterilebilir.
NOTLAR(*):
İnsan ticaretinin hissiz kalbine verdiği merhametsizlik ve kalbinden o büyük, yuvarlak gözlerine yansıyan bir tür vahşiliğin belirtisi olarak bakışı kaplana benzerdi. En geniş manasıyla kendisinin de dahil olduğu insanlığın-kendi çıkarından başka- bir kısmına gelen felaketlere üzülmez, bir şarkıcının sesiyle bir kızın ağlamasını, bir sazın sesiyle bir güzeller güzelinin yalvarışlarını ayırt etmezdi.
Ağlamak, uğradığımız felaketlere karşı vücudumuzda kalan son kuvvetin bir feryadıdır. Ağlayamadığımız zamanlar, bizde o kuvvetin de mahvolduğu vakitlerdir ki, onun yerini alan dokunaklı bir sessizlik en şiddetli acıyla dökülen gözyaşlarından daha yürek sızlatıcıdır.
Terbiye ve ahlak adı altında örttürülen iffetli kadınlara milli namusu aşağılar şekilde söz söyleyip, sonra kadınlarımızın örtünmelerinin sebebini soran Avrupalılara, “Kadınlarımızın iffetine olan hürmetimiz” cevabını vermenin büyük bir tezat olduğunu itiraf etmeliyiz. Bunlar hiç tanımadıkları edepli insanlara nasıl musallat olurlarsa hiç bilmedikleri edebiyata da öyle saldırılarda bulunurlar. Edebiyatta en çok alkışladıkları, toplumun terbiye ve irfan ışığından mahrum olduğu için daimi bir sefalet ve cehalet karanlığı içinde bulunan aşağı tabakasındaki sefil ve adi kimselerin gıpta edeceği tarzda sövüp sayan kıyıcı eleştirmenlerdir. Onlara göre şan ve şöhret ve galibiyet ve muzafferiyet, ağzından kin dolu zehir saçan yılanlar gibi, kalemlerinden defanın yüzüne mürekkep tüküren veya en mükemmel tarifle, en çok sövenlerdir.
Gönül sevdaya karşı daima çocuktur.
İnsan, hayatının hangi devrinde olursa olsun anneye karşı daima çocuktur. Gerçekten mertçe bir yaradılışa sahip bir erkek ağlayışı kadar kadında merhamet uyandıracak bir şey tasavvur olunamaz. Hele o kadın anne olursa… (Sergüzeşt Notlar Sonu)
Bazen küçükten güzel olanlar çirkinleşir, o kadar güzel olmayanlar buluğa erdikleri sırada birden ve külliyen değişir. Yazar bu hakikati, tarafını tuttuğu Dilber’de göstererek, “Ben hayalimde en mükemmel mahluk olmak üzere irini tasvir etmedim, toplumda bulunan türden bir zavallıyı alıp bütünüyle ibret alınıp desteklenmesi için gözler önüne serdim” demek istiyor. (Mizancı Murat Yorumu)
DEĞERLENDİRME:
Konu: Dilber isimli Çerkez uyruklu köle kızının, küçüklüğünden itibaren yaşadığı ıstırapları ve bir paşazade ile yaşadığı aşk neticesinde başına gelen olayları konu edinmektedir
Üslup: Yazarın eserde kullanmış olduğu üslup, olay akışından ziyade çevre betimlemesi ve duygu tasvirlerinin yoğunluğu bakımından birçok okuyucu için eseri durağanlaştıran bir etmen olarak gözükmektedir. Dolayısıyla, olay örgüsünün kısaca özetlenmesi mümkün olmasına rağmen, yazarın birçok betimleme ve duygu tasviri kullanması üslubu olumsuz yönde etkilemiştir.
Özgünlük: Eser, niteliği itibariyle bir tepki romanı olarak telakki edilmelidir. Bu sebeple özgünlük anlamında okuyucusuna vaat ettiği fazla bir unsur bulunmamaktadır. Ancak realizmin edebiyatımızdaki ilk örneği olması sebebiyle özgün bir türün meydana gelmesine önayak olmasının göz ardı edilmemesi gerekir.
Karakter: Ana karakter Dilber üzerinde tasarlanan romanda, iki yardımcı karakter eşliğinde olay örgüsü zenginleştirilmiştir. Özellikle Celal karakterinin amcası ile gerçekleşen görüşmesinde çok önemli toplumsal mesajlara da değinilmiştir. Ek olarak yan karakterler ise, daha çok dönemin portresini çıkarmada bir figür olarak kullanılmıştır.
Akıcılık: Üslup bölümünde ifade edilen hususlar dikkate alındığında eserin, hem konusunun klasik bir aşk ve dram romanı olduğu hatta romantizm akımının da sonuna doğru gelinen bir dönemde yine aynı tarzdan çok da uzaklaşılamadan kaleme alındığı görülmektedir. Bununla birlikte, eserdeki betimleme ve duygu tasvirlerinin oldukça fazla olması da olay örgüsünün akışını zayıflatarak okuyucunun sıkça dikkatinin dağılmasına sebep olmuştur.
Genel: Yukarıda belirtilen kriterler uyarınca 10 üzerinden gerçekleştirilen değerlendirmede:
Konu: 7,5
Üslup: 6,5
Özgünlük: 7,5
Karakter: 7,5
Akıcılık: 5
puanlarını alan eserin genel ortalaması ise, 6,8 puandır. Eser, Türk edebiyatında önemli yapıtaşlarından birisi olarak gösterilse de, bir kitap okuyucusu olarak başından sonuna kadar dikkatle okunmasını gerektirecek unsurları barındırmamaktadır. Ülkemizin geçiş döneminde kaleme alınmış bazı eserlerde de dikkat edilebileceği üzere, batıya dair denenmiş yöntemlerin ülkemize monte edilmesine dair çalışmalardan birisi olarak değerlendirilebilecek eser, edebiyat tarihi meraklıları için incelenebilecek eserlerdendir.
(*) : Notlar başlığındaki bütün kısımlar:
SERGÜZEŞT
Yazar: Samipaşazade Sezai
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Baskı: 4. Baskı – Ocak 2021
kapakta kullanılan fotoğraftaki kitaptan alıntı olarak kullanılmıştır.
Comments