VATAN YAHUT SİLİSTRE - NAMIK KEMAL
- kirmizicantaliavukat
- 8 May 2021
- 5 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 7 Nis 2023

YORUMLAR:
Yazarı Namık Kemal’in bir dönem siyasi baskıya maruz kaldığı eser, milli seferberlik dönemlerindeki Osmanlı dönemini konu edinen bir tiyatro oyunudur. Ülkenin yaşadığı zorluklar bir yana ihtilaf devletlerinin güçlerini birleştirerek Osmanlı’nın üzerine geldiği zamanlarda yaşanan bir harp konu edilmiştir.
Eserin ana karakterleri, Zekiye ve İslam Bey olmakla birlikte hikaye üzerinde etkisi oldukça fazla olan Sıtkı Bey, daha doğrusu Ahmet Bey’in de ana karakterlerden birisi olarak telaffuz edilmesi mümkündür. Zekiye ve İslam Bey birbirlerini çok seven bir çifttir. Ancak milli seferberlik sebebiyle İslam Bey’in cepheye gitmesi gerekmekte olup kendisi öncelikle gönüllü olarak hareket etmiş ve muhitindeki diğer asker adaylarına da etkileyici bir motivasyon konuşması gerçekleştirmiştir. Bununla birlikte, Zekiye’nin de bu konuşmadan etkilenerek cepheye ondan gizli bir şekilde gitmesine sebep olmuştur. Kendisini cephede Adem diye tanıtan Zekiye’yi sevgilisi İslam Bey, yaralı olarak bakıldığı esnada fark etmiştir. Eserin sonundaki başarılı mühimmat imha operasyonunun sonuna kadar bu sırrı aralarında tutmuşlardır. Ardından da ilk olarak Zekiye’nin doğumundan itibaren görmediği babası Ahmet Bey’e durumu söylemişler ve baba kız buluşması ile eser neticelenmiştir.
Ahmet Bey, (eserde sürekli Sıtkı Bey olarak geçtiği için sonrasında bu şekilde ifade etmek daha doğru olacak.) yıllar önce orduya katılmış ve bu uğurda ailesini ve sevdiklerini hiç görmemeyi göze almış bir vatanseverdir. Olayların gerçekleştiği cephenin en üst rütbeli askeri olarak görev almaktadır. Eserin sonlarına doğru düşmana çok fazla zayiat verip geri çekilmelerini sağlamak için İslam Bey’e düşman ordunun içine 3 kişi olarak sızmalarını ister. Bu talep İslam Bey önderliğinde Abdullah Çavuş ve Zekiye ile gerçekleştirilecek ve başarılı bir şekilde neticelenecektir. Ancak bu operasyona dahi gerek kalmadan düşman birliklerinin geri çekildiği ifade edilmiş ve Zekiye Hanım ile kendisini hiç görmediği babası Sıtkı Bey’in kavuşması gerçekleşmiştir.
Milli birlik ve beraberlik konusuna sıkça değinen ve özellikle vatan mefhumu ile Osmanlı olmanın işlendiği eserde, günümüzde kullanılan birçok tabirin de belirtildiği dikkat çekmektedir. Ancak eserin bir bölümünde askere alımlarda zorlama olduğu ve birçok askerin kırbaç ve süngü zoru ile silah altına alındığından bahsedilmiştir. Eserin, yazıldığı dönemler dikkate alındığında milli beraberlik aşılanması gerekli olan bir dönemde Türk devletlerinde neredeyse hiç görülmeyen bir hadiseden bahsedilmesi okuyucu için dahi soru işareti barındırabilmektedir.
Belirtilen kısım dışında ise; Osmanlı devletinin halkı, normal zamanlarda kayıtsız ancak seferberlik dönemlerinde ölümüne fedakar şeklinde tanımlanmıştır. Kadını, erkeği ile sevgili ve eşlerin göz kırpılmadan bırakılıp gidildiği merhalede değer verilen vatan kavramının günümüz Türk devletleri anlayışını ihtiva ettiği aşikardır.
Sonuç olarak, zengin ama fazla olmayan karakter çeşitliliği, zeki ve düzenli şekilde planlanmış olay örgüsü sayesinde eser günümüzde dahi milli birlik ve seferberlik duygularını canlandırma hususunda tesirini muhafaza edebilmektedir. Bu yönden, hem yaşanılan dönemlerdeki zorlukların tespit edilebilmesi, hem de dönemin insanlarına ilişkin belli hususlarda gözlemler yapılabilmesi açısından kıymetli bir tiyatro eseri olduğunu tekrar belirtmek gerekmektedir.
NOTLAR (*):
Kitap yalnızlık arkadaşıyken tiyatro toplumsal bir eğlenme ve eşlik etme biçimidir. “Kitabı göz, tiyatroyu vicdan görür.”
İç/içeri/Enderun ve dış/dışarı(taşra)birun iktidara dair mekansallığın karşıtlığını oluşturan terimlerdir. (Sunuş Bölüm Sonu)
Allah o kadar güzel vücudun içine hainlik saklamaz ya. (Biraz düşündükten sonra) Kim bilir, en güzel çiçeklerin arasında yılan bulunuyor…
İslam Bey: Vatanda senin gibi bir kız görmek, gözümde sana sahip olmaktan da büyüktür. Bir kere düşün… Vatan ki herkesin hakkını, hayatını muhafaza ederken onun muhafazası lazım gelince vatanın evlalarını sınır boyuna kırbaçla sürüyorlar. Vata ki herkesin hakiki validesiyken birçok insan sağlığında sütünden, hastalığında ilacından geçinmeye çalışıyor! Vatan ki her karış toprağı ecdadımızdan birinin kanıyla yoğrulmuşken kimse üzerine iki damla gözyaşı dökmek istemiyor!
İslam Bey: Osmanlı namı işitileli, Tuna geçildi! Birkaç kere geçildi, birçok kere geçildi fakat hiçbir vakit Osmanlılardan alınmadı. Osmanlılar durdukça yine bir vakit alınmaz. Hele Osmanlılar, Osmanlılığın ne demek olduğunu bilirse hiçbir vakit alınamaz.
Silistre: Bulgaristan’ın kuzeydoğusunda, Tuna kıyısında yer alan bir şehir.
Her köşede bir arslan yatar toprağımızda, Osmanlı adı her duyanı titretir, Ecdadımızın heybeti maruf-ı cihandır (her duyanı titretir), Fıtrat değişir sanma, bu kan yine o kandır.
Asker az olmakla kıyamet mi kopar? Azdan az olur, çoktan çok.
Sıtkı Bey: Siz de bizim gibi vatan yolunda ölmek istiyorsunuz. Çabanız Allah katında zayi olmaz. Hayatınız giderse, adınız kalır. İnsan olana öldükten sonra bir güzel isim bırakmak belki hiç ölmemekten hayırlıdır. Gönlünüzü sağlam tutun. Ölümden korkmayın ki korksanız da, korkmasanız da elbette bir gün gelir, sizi bulur. Kurtulamayacağı şeyden kaçmak insana layık değildir.
Zekiye: Buraya adam öldürmek için mi geldiniz, ölmek için mi? Öldürmek içinse beni de öldürün, ölmek içinse emin olun ki sizden daha kolay, daha rahat ölürüm.
Zekiye: Evet, Osmanlılar söz arasında vatanı önemsemez gibi görünürler, o kadar önemsemez gibi görünürler ki konuştuğun adamı taştan yapılmış resim zannedersin. Hele karşılarında bir düşman göster! Hele, vatanın mukaddes topraklarını ir yabancının pis ayağıyla çiğneyeceğini anlasınlar, işte o vakit halka başka bir hal geliyor. Baksanıza, askeri düşmanın önüne getirinceye kadar onlara kırbaç, değnek kullanmaya mecbur oldular. Şimdi bir kere düşman göründü, o kırbaçla, süngüyle getirdiğimiz askeri, ileri gitmekten kılıçla, süngüyle, değnekle alıkoyamıyoruz.
İslam Bey: Sen rahatını, izzetini, kadınlığını, hanımlığını benim için terk edersin, günde birkaç fakir besler dururken benim için bugün bir lokma ekmeye muhtaç olursun, kapıda birkaç hizmetkar bulunurken benim için bugün bir yaralıya hizmetkarlık edersin. Ya ben nasıl edeyim de kendimi yoktan var eden Allah’ım için seni bırakmayayım? Bilir misin, bence vatan iman ile beraberdir; vatanını sevmeyen, Allah’ını da sevmez.
Zekiye: Meğer canından epeyce vazgeçenlere ölmek de pek korkunç bir şey değilmiş!
Abdullah Çavuş: Bak ben düşmanın da o kadar korkağını sevmem. Sanki bir saat daha ateş karşısında dururlarsa kıyamet mı kopar?
İslam Bey: “Siz bana vatanımın en büyük menfaatlerinden birisini emanet ettiniz. Siz bu kalenin kurtulmasını benim gayretimden beklediniz. Siz silah altında, düşman karşısında duran bir arslanı esaretten kurtarmak için düşündüğünüz en büyük çareyi benim elime bıraktınız. Dünyada babamın sayesinde mevcut oldum, gerçekten adam olduğumu senin sayende öğrendim.” diye konuşmuştur Sıtkı Bey’e karşı.
Sıtkı Bey “Herkes anasından o vatanseverlikle doğuyor.” demiş İslam Bey ise “Ben o sözüne belki senden çok inanırım. Lakin siz de bu milletin daima bir örnek görmeye, daima önünde bir büyük adam bulmaya muhtaç olduğunu inkar edemezsiniz ya?” diye sorunca cevap olarak Sıtkı Bey “Muhtaçtır, fakat kendini muhtaç zannettiği için muhtaçtır” şeklinde konuşmuştur.
Yare nişandır tenine erlerin (Yara erlerin tenine madalyadır), Mevt ise son rütbesidir askerin (Ölüm ise askerin son rütbesidir)
DEĞERLENDİRME:
Konu: Osmanlının son dönemlerinde yaşanan bir milli seferberlik zamanında iki sevgilinin arasında yaşananlar ve Zekiye Hanım’ın sevdiği İslam Bey için cepheye gitmesi ile orada yaşanan olaylar konu edilmiştir. Buna ek olarak cephedeki Sıtkı Bey’in Zekiye Hanım’ın babası olarak kendisi ile karşılaşmasına değinilmiştir.
Üslup: Eserin yazılmış olduğu dönem dikkate alındığında Osmanlıca tabirler fazlaca kullanılmış olsa da, yayınevi tarafından bu kelimelerin anlamlarının parantez içinde okuyucuya sunulması okumada akıcılığı etkilememiştir. Bununla birlikte karakterlerin kısa ve öz bir şekilde konuşmaları ile dahi tahlil edilebildiği eser, bu yönünü de üsluptaki başarısına borçludur.
Özgünlük: Eser, niteliği itibariyle bu kategoride değerlendirilmeyecektir.
Karakter: Ana karakterlere ek olarak yan karakterlerin kimisinin isminin dahi olmadığı eserde, buna rağmen bazı değerli mesajlar bu karakterler vasıtasıyla verilebilmiştir. Bununla birlikte ana karakterler arasındaki bağlantının meydana gelmesi ise, hem olay örgüsünü zenginleştirmiş hem de karakterleri tam da bir tiyatro oyununda olması gerektiği gibi daha fazla ön plana çıkarmayı başarmıştır.
Akıcılık: Eserin niteliğine bakıldığında okunduğunda değil oynandığında sürükleyici olması daha önemli olmasına rağmen, okuma esnasında da aynı tesiri barındırabilmesi akıcılık yönünden de oldukça etkileyici bir tiyatro oyunu meydana getirmiştir. Yeri geldiğinde dram, yeri geldiğinde tebessüm ettirebilen diyaloglar ile ülkemizin hem bir portresi meydana getirilmiş hem de çok mühim mesajlar verilmiştir.
Genel: Yukarıda belirtilen kriterler uyarınca 10 üzerinden gerçekleştirilen değerlendirmede:
Konu: 8
Üslup: 8,5
Karakter: 9
Akıcılık: 8,5
puanlarını alan eserin genel ortalaması ise, 8,5 puandır. Barındırdığı önemli mesajlar bir yana, olay örgüsünün bir bütün halinde sürükleyici bir anlatım ile bezenmesi sebebiyle kesinlikle okunması gereken bir Türk klasiği olduğunu tekrar belirtmek gerekmektedir.
(*) : Notlar başlığındaki bütün kısımlar:
VATAN YAHUT SİLİSTRE
Yazar: Namık Kemal
Yayınevi: Koridor Yayınları
Baskı: 15. Yıl Özel Ciltli Seri - İstanbul 2020
kapakta kullanılan fotoğraftaki kitaptan alıntı olarak kullanılmıştır.
Comments