YORUMLARIM:
Türk klasiklerinden ve yazıldığı dönemde muharriri Halide Edip Adıvar'ı oldukça müşkül durumlara düşüren romanda, Anadolu toplumunda dinin gelenekmişçesine yaşanmasının menfi neticelerine değiniliyor. Muhafazakar ve dindar gözükse de asıl önem ihtiva eden faziletin güzel ahlak olduğunu "saçı açık olsa da" Atiye karakterinden net bir şekilde anlayabiliyoruz. Öbür taraftan Hacı Fettah Efendi ve Uzun Hüseyin Efendi'nin romandaki rolleri ise, Anadolu'nun sinsi ve çıkarcı köylü tabakasını betimlemek için meydana getirilmiş.
Ancak yazar, kitabında memleketin selameti için en mühim unsurun itikatların (inanç) da ananelerin (gelenek) de körü körüne yapılmadan esas muhtevasını sindirmek ve bu minvalde cehalete karşı sürekli teyakkuzda olunması gerektiğini ifade ediyor. Eskiden beri süregelen ve bilhassa 95 jenerasyonu olarak bir süre sonra mizaha dahi konu olan eğitimin şart olduğunu bütün jenerasyonlar adeta bir konsensus mahiyetinde izah etmeye çalışıyor. Gerçi Hacı Fettah Efendi ile Uzun Hasan Efendinin eğitim vasıtasıyla edinebilecekleri ahlak, kişiliklerini gerçekten ne kadar değiştirebilir bunu da sorgulamadan edemiyoruz. Neticede eşeğe altın semer de takılsa eşek yine merkeplikten kurtulamıyor. Yalnızca kurnaz ve hilekar insanlar olarak bilinmeyen bu iki kişi, hem köyün ileri gelen ailelerinden birisi olarak tanınıyor hem de Atiye'ye olan hasımlıkları sebebiyle köye gerçekleşmesi muhtemel Yunan işgaline bile öncülük etme teşebbüsünde bulunmakta bir beis görmüyorlar.
Atiye karakterine bahşedilen özellik ile okuyucuya verilmek istenen bir diğer özel mesaj ise; meslektaşlarının aksine taşraya tayininin çıkarılması için Milli Eğitim Müdürü ile hususi olarak görüşecek kadar şiarına bağlı doğuştan muallime hüviyetine sahip olmasıdır. Kitabın adeta slogan mahiyetindeki " Toprağınız toprağım, eviniz evim; burası için, bu diyarın çocukları için bir ana, bir ışık olacağım ve hiçbir şeyden korkmayacağım; vallahi ve billahi." cümlesi ile kitabın ilk satırlarından itibaren menkıbesine bağlı ve ahlaklı bir insan olma dersi veren Atiye, cümlede taahhüt ettiklerinden belki de yalnızca bir unsuru gerçekleştirmeyi başaramıyor. O da maalesef bir ışık olabilmesi... Bu unsuru teşkil edememesinin sebebi ise, kesinlikle kendisinden kaynaklanmıyor. Köy halkının işgal sürecinde Uzun Hasan Efendi ve Hacı Fettah'ın Yunan komutanı ile içli dışlı olmalarını görmelerine rağmen yine onların yalanlarına inanmaya devam ediyorlar. Yunan güçlerinin ricat (geri çekilme) etmelerinin akabinde meydana getirdikleri bir galeyan sonucunda köylerinin ışığını kendi elleri ile ebediyete uğurluyorlar.
Kitabı okuduktan sonra insanın içindeki en büyük ukde, Atiye'nin o köye daha muvafık (uygun) bir zaman zarfında gelmesi ve bu durumda neler başarabileceğini düşünmek oluyor. Savaş ve hayatta kalma gibi insanlığın mahluklardan bile aşağı bir zümrede telakki edilmesini gerektiren iptilai (düşkünlük) şartlarda, Atiye gibi bir insanın harcanması içten içe bir hüzün meydana getiriyor. Fakat, bir yandan da Atiyelerin ve Uzun Hasan Efendilerin yüz yıllardır süregelen mücadelesinde safları seçerken önemli süzgeçler kullanılarak doğru tarafı tahlil etmenin önemine de parmak basılıyor. Uzun Hasan Efendi gibi nüfuzlu insanlar, ülkenin her zaman karşılaşabileceği ve çok daha mühim makamlarda yer alarak gündelik hayatımızda haklı ile haksızı, doğru ile yanlışı kendi dimağlarında oldukça tezat biçimde tezahür ettirmeye gayret etseler de, bu haberlere ve bilgilere körü körüne inanmanın asıl cahillik olacağını bize hatırlatmaktan geri kalmıyorlar. Bu yüzden, ancak sağlam bir eğitim ile (öğretim değil !) güzel ahlaklı, tarihine ve geleneklerine bağlı bireyler yetiştirmenin mahsulü olarak Atiye ile Uzun Hasan Efendi'nin ayırt edilebilmesi mümkün. Eğitimsiz öğretim anlayışı ile toplumu uçuruma sürükleme ve bilgili inançsızların yetişmesine vesile olabilecek bir sistem olarak dikkat edilmesi gerekiyor. Aksi takdirde Atiye görünümlü Uzun Hasan Efendilerle mücadele etmekten ülkemizin yorgun düşeceği ve terakki merhalelerinde geride kalabileceği gerçeğini göz ardı etmeden üzerimize düşeni gerçekleştirmek gerekiyor.
Anlatılanlara ek olarak, Halide Edip’in Kurtuluş Savaşı süreci başlamadan manda himayesine girmeye sıcak bakan zümrede olduğunun da hatırlatılması gerekiyor. Ayrıca eserde, dindar ve hacı olarak gösterilen iki ana karakterin özellikle münafık ve hain niteliklere sahip olması da, Cumhuriyet döneminde özellikle Yeşilçam sinemasını hatırlatan akımı başlatan tercihlerden birisi olarak dikkate değer gözüküyor. Saçı açık, dindar olmayan ama vatanperver Cumhuriyet kadını imajı ile dindarlık maskesine sığınan hainlerin mücadelesi… Yazarın, Cumhuriyetimizin kuruluş sürecindeki düşünceleri ve hedefleri göz önüne alındığında sonrasında yapılan tercihlerin dahi, belirli imajları insanların gözünde yerleştirme amacı taşıyabileceğinin göz önüne alınması gerekiyor.
Sonuç olarak eser, içerdiği mesajlar ile kesinlikle incelenmesi gereken Türk klasikleri arasında olduğunu bir kez daha gösteriyor.
DEĞERLENDİRMELERİM:
Konu: Atiye isimli ana karakterin milli mücadele yıllarında Anadolu’da bir kasabada başından geçen olaylar, toplumsal tespitler eşliğinde konu ediliyor.
Üslup: Yazarın baştan sona kadar, yalın ve net bir anlatım biçemini tercih ettiği anlaşılıyor. Kısa ve ağdalı dilden uzak anlatımı, bütün okuyucular için eserde verilmek istenen mesajları daha net bir biçimde iletmeyi kolaylaştırıyor.
Özgünlük: Eser, konusu ve yazıldığı dönem göz önüne alındığında özgünlük unsurundan ziyade daha didaktik öğretilere önem verdiği için bu kategorinin, 1900lü yılların başında öncelikli olmadığının ifade edilmesi gerekiyor.
Karakter: Eserdeki karakter şeması, 3 adet ana karakter ve yardımcı karakterlerden meydana geliyor. Yan karakterler, kısa bir kesit olarak toplumsal portreyi çizmede faydalanılan unsurlar olarak göze çarpıyor. Dolayısıyla verilmek istenen mesajların yardımcı ve ana karakterler aracılığıyla verildiği açıkça görülüyor.
Akıcılık: Üslup ve karakter kategorilerindeki unsurlar göze alındığında, eserin başından sonuna kadar sürükleyici ve akıcı bir anlatıma sahip olduğu açıkça anlaşılıyor. Bu yönüyle tek solukta rahatlıkla okunabilecek kitaplardan birisi olduğunun ifade edilmesi gerekiyor.
Genel: Yukarıda belirtilen kriterler uyarınca 10 üzerinden gerçekleştirilen değerlendirmede:
Konu: 8
Üslup: 8,5
Özgünlük: 6,5
Karakter: 8
Akıcılık: 8,5
puanlarını alan eserin genel ortalaması 7,9 puandır. 8 barajına neredeyse ulaşmış olduğu ve özgünlük kriterinin değerlendirme kıstasında önemli unsurlardan birisi olarak aranmaması gerektiği göz önüne alındığında, eserin kesinlikle incelenmesi gereken Türk klasiklerinden birisi olduğu ifade edilebilir.
VURUN KAHPEYE
Yazar: Halide Edip ADIVAR
Yayınevi: Can Yayınları
Baskı: 25. Baskı – Aralık 2019
kapakta kullanılan fotoğraftaki kitaptan alıntı olarak kullanılmıştır.
Comments