YORUMLARIM:
Ömer Hayyam tarafından kaleme alınmış eserde, ünlü düşünür, yazar ve bilim insanı Ömer Hayyam’ın insanlığa ve dini inancına dair dörtlükler ile hayat görüşlerine yer verilmiştir.
11. yy’da yaşamış ve yaşadığı yüzyılın sonrasında hatta şimdi dahi kullanılan birçok astronomi, geometri ve matematik formüllerini bulan yazar, aynı zamanda edebi yönüyle de tanınan kişilerdendir.
Selçuklu döneminde 2 hükümdar ile birlikte Nizamülmülk’ün hükümdarlığı dönemlerini de yaşayan yazar, bulunduğu dönemde kendisine birçok siyasi görev teklif edilmesine rağmen bunları reddetmiştir. Daha çok bilimsel çalışmalara ve boş zamanlarında da edebi meseleler üzerine metinler kaleme almıştır.
Alıntılar bölümünde göreceğiniz dörtlükler ise, şiir formatında paylaşılmadığından dörtlüklerin satır başları olarak “-“ işaretinden sonrasını büyük harfle özellikle yazdığımı belirtmek isterim.
Yazarın hayat görüşüne gelinecek olursa, kadercilik anlayışı neticesinde insan iradesini neredeyse yok sayacak seviyede bir inanca sahip olmakla birlikte, insanın bu dünyada yazgısını değiştirmesinin mümkün olmadığını, bu yüzden iyi ya da kötü olmanın bir tercih olmadığını iddia etmektedir. Bu yüzden de, insanın bu dünyada asıl yapması gerekenin güzel vakit geçirerek dünyevi hazların peşinden gidip mutlu olması gerektiğini savunmaktadır. Bu görüşleri, dörtlüklerinde alıntılardan da görüleceği üzere, Allah’a inancı konusunda dahi isyan niteliğindeki cümlelerle ifade edilmiştir.
Bununla birlikte, dünyanın geçiciliğine ilişkin oldukça değerli dörtlükleri bulunan yazar, bu konuda beşeri hayatın ciddiye alınmadan zevk sefaya bakılarak yaşanması gerektiğini ileri sürmektedir. Böyle bir toplum yapısının ise, hem bir şey üretmeyen hem de ne insanlığa ne de dünyaya faydalı işler yapmak yerine bir asalak gibi yaşayacağı gerçeğini göz ardı ettiği aşikardır.
Dolayısıyla yazar, İslamiyet’i kolaycılığa kaçan bir şekilde yorumlayarak insanın kendi hatalarını düzeltmek için bir şey yapmasını gerekli dahi görmemektedir. Bu durum, özellikle 17. Yy’dan itibaren Avrupalı Oryantalistlerin bazı İslami düşünürlerin düşüncelerini sanki İslam’ın temeliymiş gibi göstermesi çabalarına da oldukça sahne olmuştur. Bu eserde de görüleceği üzere, yazarın cennetin şarap ve hurilerden meydana geldiğini iddia etmesi tam olarak Oryantalistlerin İslam dünyasına adapte etmeye çalıştığı bir anlayış olarak bu kitapta da kendisini göstermektedir.
Tüm bunlara karşın, yaşadığı dönemde birçok bilimsel gelişmeye öncülük eden ve sonraki yüzyıllarda dahi bilim insanlarına yol gösterecek çalışmalara imza atan Ömer Hayyam’ın Selçuklu Devleti’nin kendisine sağlamak istediği imkanlara karşı tek talebi her zaman laboratuvar ve sanatını icra edebilecek bir oda olmuştur. Bu yönüyle hem dünyevi zevklere olan düşkünlüğünü hem de makam ve mevkiye tokluğuna dair yazdığı dörtlükleri doğrular nitelikle bir anlayışa sahip olduğu anlaşılmaktadır.
Yazar her ne kadar dünyevi zevklere meraklı ve kalıcı uğraşlara sahip olarak gözükmese de bıraktığı eserlerin kalıcılığı göz önüne alındığında, insanın hayatta başka yetkinliklerinin olması gerektiğini açıkça göstermektedir. Aksi takdirde, hiçbir şey yapmadan sadece zevk için yaşanan bir hayat, boşa geçirilip heba edilecek bir ömür olacaktır.
Son olarak, eserin içermiş olduğu mesajların dikkatle incelenerek hayata dair dersler alınması gereken kitaplardan birisi olduğu aşikardır. Bu yönüyle de kesinlikle okunması gereken kitaplardan birisi olduğunun ifade edilmesi gerekmektedir.
ALINTILARIM(*):
Ömer Hayyam adıyla tanınan Ebu’l Feth Ömer bin İbrahim el-Hayyami, İran’ın Nişlabur kentinde doğmuştur. “Çadırcı, çadır ustası” anlamlarına gelen “Hayyam” adı ise babasının mesleği nedeniyle kendisine ad olarak verilmiştir.
Selçuklular 1038-1040 yılları arasında Mezopotamya, Suriye, Filistin ve İran’ın büyük bölümünü de kapsayan bir coğrafyaya egemendiler. 1055 yılında Selçuklu hükümdarı Tuğrul Bey Bağdat’ı ele geçirdi. Ömer Hayyam, eğitimin çok zor olduğu, Selçuklu egemenliğindeki politik yapısı karışık bu bölgede büyüdü. 1070 yılında Orta Asya’daki en eski şehirlerden biri olan Semerkant’a yerleşmiştir.
Tuğrul Bey, İsfahan şehrini imparatorluğun başkenti ilan etmiş 1073 yılında da orunu Melikşah’ı bu şehri yönetmekle görevlendirmişti.
Hayyam’ın düzenli yaşamıyla bilimsel çalışmaları 1092 yılında Melikşah’ın ölmesi ve veziri Nizamülmülk’ün öldürülmesinden sonra çıkan taht kavgalarının yol açtığı kargaşalarla aksadı.
1118 yılında Melikşah’ın üçüncü oğlu Sancar Selçuklu hükümdarı oldu. Bu dönemde Hayyam’ın İsfahan’dan ayrıldığı ve Selçukluların yeni başkenti olan Türkmenistan’daki Merv şehrine yerleştiği bilinmektedir. (Önsöz ve Ömer Hayyam’ın yaşadığı döneme ilişkin alıntıların sonu)
Cehennemi gerçekten bilmek mi dilersin? - Dünyada cehennem, ehil olmayanla konuşmadır.
Bugünden yarınlara senin elin erişmez, - Yarını düşünüşün boş bir hülya, bunu bil! – Eğer bir parça aklın başındaysa şu anı – Ziyan etme, ömrünün kalanı belli değil!
Tanrı bizi çamurdan yarattığı zamanda – Biliyordu işimiz dünyada ne olacak, - İşlediğim günahlar hep onun emriyledir, - O halde kıyamette beni niçin yakacak!
Evrende bilmediğim bir bilim kalmadı; - Sırlardan bilmediğim çok azı kaldı. – Yetmiş iki yıl düşündüm gece gündüz; - Sonunda anladım ki, her şey meçhul kaldı.
Sağ elimde cam-ı gülgün, solda Kur’an-ı Mübin, (gülgün: gül renkli, mübin: doğruyu yanlıştan ayıran, aşikar) – Gah helale yoldaşız, gâhi bize yoldaş haram. – Kalmadık ham ruhlu ama olmadık pişkin hiç de, - Biz ne tam bir kafir olduk, ne Müslüman-ı tamam
Bir damla su vardı, denizle bir oldu, - Bir zerre toprak vardı, yerle bir oldu, - Senin dünyaya gelip gitmen, ne işe yarar? – Sanki bir sinek geldi ve sonra yok oldu.
Biz gerçekten bir kukla sahnesindeyiz: - Kuklacı Felek Usta, kuklalar da biz. – Oyuna çıkıyoruz, birer, ikişer ikişer; - bitti mi oyun, sandıktayız hepimiz.
Bir elde kadeh, bir elde Kuran; - Bir helaldir işimiz, bir haram. – Şu yarım yamalak dünyada – Ne tam kafiriz, ne tam Müslüman!
Öldürmek de, yaşatmak da senin işin; - Bu dünyayı gönlünce düzenleyen sensin. – Ben kötüyüm diyelim, kimde kabahat? – Beni böyle yaratan sen değil misin?
Niceleri geldi, neler istediler; - Sonunda dünyayı bırakıp gittiler; - Sen hiç gitmeyecek gibisin, değil mi? – O gidenler de hep senin gibiydiler.
Gerçek erenlere güzel çirkin, hepsi bir; - Sevenler için cennet, cehennem, hepsi bir; - Kendini veren ha ipekli girmiş, ha çul; - Yastığı ha pamuk olmuş ha diken, hepsi bir.
İnsan yiyeceksiz, giyeceksiz edemez: - Bunlar için didinmene bir şey denmez. – Ondan ötesi ha olmuş, ha olmamış: - Bu güzelim ömrünü satmaya değmez.
Bu dünya kimseye kalmaz, bilesin; - Er geç kuyusunu kazar herkesin. – Tut ki Nu kadar yaşadın zor bela – Sonunda yok olacak değil misin?
İki günde bir ekmek, kazanırsa insan, - Kırık testiden bir yudum serin su, içerse o insan, - Neden kul olsun, daha eksik birine? – Neden hizmetçi olsun, dengine o insan?
Adalet sahibinin üleştirdiği rızık – Ne bir zerre artar, ne bir zerre eksilir. – O halde yoka üzülmemek gerek, - Vara aldırış etmemek!
DEĞERLENDİRMELERİM:
Konu: Eserde, ünlü düşünür, yazar ve bilim insanı Ömer Hayyam’ın insanlığa ve dini inancına dair dörtlükler ile hayat görüşlerine yer verilmiştir.
Üslup: Eser, nazım türünde olmasına ve 11.yy’da yazılmış olmasına karşın, yazarın dili kullanışındaki sadelik ve anlaşılırlık sebebiyle kesinlikle örnek biçemlerden birisine sahiptir. Bu yönüyle, ünlü yazarın hala ne kadar kalıcı eserler bırakabildiğinin göstergesi olarak yazıldıktan 1000 yıl sonra da okunmaya devam etmektedir.
Özgünlük: Eser, yazıldığı döneme göre dini düşünce ve hayat biçimine ilişkin tavsiyeler vermektedir. Fakat söz konusu dönemdeki birçok eserin bu şekilde didaktik unsurlar barındırdığı göz önüne alındığında özgün bir eser olarak telakki edilebilmesi zordur.
Karakter: Eser, niteliği itibariyle bu kategoride değerlendirilmeyecektir.
Akıcılık: Üslup bölümünde bahsedilen hususlar dikkate alındığında, eser her ne kadar nazım türünde olsa da, içermiş olduğu mesajlar ile dörtlüklerdeki uyak ve kafiyelerin ahengi göz önüne alındığında akıcı kitaplar arasında yer aldığının ifade edilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte, konusu itibariyle sürükleyici bir eser olmadığının belirtilmesi gerekir.
Genel: Yukarıda belirtilen kriterler uyarınca 10 üzerinden gerçekleştirilen değerlendirmede:
Konu: 8
Üslup: 9
Özgünlük: 6
Akıcılık: 9
puanlarını alan eserin genel ortalaması 8 puandır. Nazım türüne ait bir eser olarak birçok nesir okuyucusu için ilgi çekici gözükmese de, kesinlikle bu önyargıyı yıkabilecek nitelikteki mesajların uzun uzadıya dikkatlice incelenerek ders alınması gereken kitaplardan birisi olduğunun ifade edilmesi gerekmektedir.
(*) : Alıntılar başlığındaki bütün kısımlar:
RUBAİLER
Yazar: Ömer Hayyam
Yayınevi: Olympia Yayınları
kapakta kullanılan fotoğraftaki kitaptan alıntı olarak kullanılmıştır.